Galatasaray-Tofaş analizi
Galatasaray-Tofaş eşleşmesinin ilk maçına dair konuşulabilecek fazla şey olmasa da maçı ilk yarı-ikinci yarı şeklinde ayırmak mümkün. Tofaş ilk yarı boyunca Galatasaray'ın bol oyunu sayesinde daha boş şut ve pozisyonlar buldu, yüksek yüzdeyle başladıkları maçın ilk yarısını başa baş kapattılar. İkinci yarının hemen başında Galatasaray'ın savunmada işi ciddiye almasıyla büyük bir seri geldi ve üçüncü çeyreğin ortasında Galatasaray maçı kazandı. Bu seriye dair asıl konuşulması gereken maç ikinci maç bence. Galatasaray maçı başında bitirirken aslında "kendini kasmak" ve "rahat kazanmak" arasındaki farkı da gösterdi diye düşünüyorum. Maç boyunca seviyesi çok yüksek bir savunma vardı, koşan, temposu yüksek bir Galatasaray vardı ama genel kanının aksine bu bir "kendini yorma" durumu değildi. Galatasaray playoff boyunca yapması gerekeni Tofaş'a karşı yaptı ve aslında "kasarak" değil oynaması gerekeni oynayıp rahat kazandı. Playoff'a başlarken hangi seviyede başladığınız önemlidir. Rakip playoff'a son sıradan giren olsa bile, amaç burada rakibin gücünü değil kendi gücünüzü test etmeniz, zaten Galatasaray'ın Bursa'ya istekli ve kararlı gelişi bu noktada önemli. Bu seri vasat bir basketbol oynayarak, bazı "büyük"lerimizin deyimiyle yorulmadan da 2-0 geçilebilirdi.
Arroyo'nun görüş ve hareket alanını daraltmadığınız sürece bu Galatasaray'a karşı maç kazanmanız oldukça zor, bunu biliyoruz. Tofaş bunu yapmaya fırsat bile bulamadan seri bitti zaten, ne kadar yapabilirlerdi o da ayrı bir soru gerçi. Galatasaray'ın savunmasında temel nokta oyuncuların stens pozisyonunu aldıktan sonra savunma alanında çok hızlı hareket etmesi, yardım savunmalarının zamanlaması ve Markoishvili'nin rakip skorere kurduğu sert temas. Takım savunması çok çabuk açılıp kapanıyor, bu da rakibin pas kanallarını daraltıyor. Hücum kısmında Arroyo'nun kenarda olduğu bölümleri Galatasaray'ın nasıl geçeceği kritik olabilir. Her ne kadar Arroyo kenara az gelse de o bölümde Ender'in potaya gitmek yerine topu eline alıp yay gerisinde sağa sola koşması ya da topu çembere sallaması pek opsiyonel bir çözüm olmasa gerek. Kendisinden çok iyi şut sokması istenmiyor, topun dolaşımını sağlaması yeterli. Zaten Cenk-Markoishvili gibi iki şutör oyundayken rakibin açılmaması mümkün değil. Bu durum ve Macvan dışında her şey "tıkırında" gözüktü Tofaş serisinde. Macvan'a ayrı parantez, kendisi artık hücumun ana parçalarından biri olamayacak ve bunu kendisi de biliyor ama en azından biraz daha kafayı kullanması gerek. İlk maçta Ataman'dan bir ağır azar daha işitti savunmadaki şaşkınlığı yüzünden. Zaten sezon başından beri felaket şut atıyor, yapabildiği şeyler sistem içinde bu kadar azalmışken bunu mücadelesi-isteği ya da aklıyla affettirmesi gerek diye düşünüyorum. İllaki ihtiyacımız olacak ona.
Galatasaray'ı bitirdikten sonra Karşıyaka Fenerbahçe serisine geçelim.
Fenerbahçe-Karşıyaka İlk Maç
Fenerbahçe’nin maça muazzam baskılı savunma ile başladı. Bo’nun sadece 7 dakika da 4 top çalması ve 10 sayısı vardı. Çaldığı her top zaten fast-break oldu.
-22-17’yken farkın açılmasını sağlayan en önemli nokta Karşıyaka’nın alan savunmasına dönmesi oldu. Alan bir tercihtir, ki Fenerbahçe’nin zaten iyi şut sokamadığı bir günde (24’te 5 üçlük) bu hamle olumlu tepki verebilirdi ama Ufuk Sarıca’nın sahada tercih ettiği 5 buna uygun bir beş değildi. Bora-Thomas ikilisinden Bora ortayı kapatıp, Thomas sol forvette Dixon’un arkasına kalınca Fenerbahçe bunu çok çok iyi değerlendirdi. Şöyle ki, sol çaprazdan Emir ve bir uzun Dixon ve Thomas’a karşı pick and roll oynayınca buna switch yapmayan Karşıyaka haliyle devrilen uzunun Dixon’un arkasında kalmasını önleyemedi ve o taraftan sırtı dönük bolca sayı buldu Fenerbahçe.
-Sonraki hücumlarda alan varken, ki bu beş uzun bir süre tercih edildi hata Sarıca’ya yazılır, Emir’i ortaya sokup onun organizatörlüğüyle şütörleri bulup onlardan orta-dış mesafe isabetleri buldular. Bo’nun rotasyonu Barış Ermiş’te savunmadan aldığı gazı hücumda muhteşem kullanınca fark iyice açıldı.
Zaten ilk yarıdaki 15/18 iki sayı yüzdesi de şutların çok sert savunma karşısında gelmediğini gösteriyor. Fenerbahçe devreyi 15 değil 25 ile tamamlayabilir ve arkasına bakmadan ilk maçı alabilirdi ama onlar da bizim Fenerbahçe’ye yaptığımız gibi en az 20-25 bitecek devreyi dış şut sokamadıkları için (İlk yarı 3/14 üçlük) kapıyı kapatmadan soyunma odasına gittiler.
-2. yarının hemen başında yine baskı ile başlamak istediler ama müdahale topa değil el-kol’a gelince daha 1 dakika 20 saniyede faul haklarını doldurdular, bu geri dönüş için ilk kırılma noktasıydı. İlk yarı boyunca Dixon’un başına en az 3-4 kişi koyan Fenerbahçe savunması, en iyi cevap aldığı adamı /Bo McCalebb) uzun bir süreliğine kaybetti. Aslında Barış hücumda yine deliciliğiyle masaya birşeyler koymaya çalıştı ama bu sefer yanına yardımcı çıkaramadı.
Karşıyaka kısaları uzunlarıyla topyekün hücum ribauntlarına girdi ve bunun meyvesini topladı. Arada kullandıkları zone savunmada bu sefer doğru beşi buldular, Fenerbahçe’de Bo’yu köşe şütörü olarak kullanınca ekmeklerine yağ sürüldü. Hücumda organizasyon dışı Ümit’ten bulduğu 2 üçlük ve set offence de yine Ümit, Diebler ve Evren’den buldukları toplam 5 üçlük geri dönüşü tamamladı. Burada savunma tarafını da atlamayalım. Geri dönüş sırasında Fenerbahçe’nin o dönem koşamayan uzunlarıyla (Kaya-Oğuz) oynamasını görüp Ufuk Sarıca’nın bolca eleştirdiğimiz full court press’in meyvesini topladılar. Fenerbahçe çift guarda dönmedi ve hücumda yerleşemedi.
Skor 55-61’e gelip tüm momentumu arkasına alan Ufuk Sarıca anlamsız bir mola ile Fenerbahçe’yi öne geçirse de uyguladıkları basit ama muhteşem 2 dip oyunu ve Sonkol’un bunları sokmasıyla istedikleri galibiyeti aldılar. Ertuğrul Erdoğan ilk devreki coaching’i Obradovic’i kıskandıracak düzeydeydi ama bambaşka bir ikinci yarıyla Sergio Scariolo’yu anımsattı.
Karşıyaka-Fenerbahçe İkinci Maç
-Maça hızlı başlayan taraf bu sefer Karşıyaka oldu, hem Evren hem de Dixon, Aminu’yu pick’e çağırarak 3 tane boş turnike attırdı. Fenerbahçe işi olabildiğince yarı sahaya yıkmaya çalıştı, Karşıyaka seyircisiyle birlikte gaza basınca bu durumun sıkıntı yaratacağını onlar da biliyorlardı.
-Oyuna Thomas girince yarı sahada etkin taraf bu sefer Karşıyaka, transition ile cevap vermeye çalışan ise Fenerbahçe oldu. İlk maçta Fenerbahçe’nin başına geldiği gibi zone savunmaya bu sefer Karşıyaka şutları sokamayınca Fenerbahçe bunu iyi değerlendirdi. Karşıyaka savunmada sağ forvette alan kapayan Tripkovic’in olduğu bölgeye Thomas’ı almasa ve Thomas oradan 2 hücum ribaundu çıkaramasa belki krize girecekti İzmirliler.
-Fenerbahçe 2. yarıda da zone’a devam etti ve ekstra başladılar. Bo’dan ve soğuk şekilde ilk kez oyuna dahil olan İlkan’ın iki üçlüğü ve Ömer’in basket faulüyle farkı 7-8 sayıya kadar çıkardılar ancak Ümit Sonkol’un muazzam performansı bunu alaşağı etti. Ümit net şekilde maçın kahramanı bana göre. Şimdi yaptıklarına gelelim. İlk maçta Emir’in yaptığı gibi o da ortaya konularak takımın kısırlıktan kurtulmasını sağladı. Pick and pop sonucu üçlüğün dışında topu alınca hem fake üstünden dribbling yaparak Aminu ile topu buluşturdu hem de cross paslarla savunmanın dengesini bozdu.
-Karşıyaka öne geçip arkasına taraftar desteğini de alınca nedenini bilemiyorum bir güvensizlik ortamı oluştu Arena’da. Hem oyuncular hem taraftar, yıllar sonra yarı-final heyecanına kapılıp ellerindeki maçı verebilirlerdi, buna da çok yaklaştılar. Ama Ertuğrul Erdoğan 4 kısa+Oğuz ile moladan dönerek maçı Karşıyaka’ya ikram etti. İnanılmaz bir hamle bu, çünkü 10 dakika boyunca elleri ayaklarına dolanan İzmirliler, o dönemden sonra sürekli doğruyu oynayıp içeri penetrelere başladılar. Özellikle p&r sonucu Evren+Dixon’un Oğuz’un üzerinde kalması onları bol bol çizgiye götürdü ve maçın son 2 dakikasında sakin kalarak galip gelmeyi bildiler
KARŞIYAKA NELERİ YAPAR/YAPAMAZ?
-Öncelikle Karşıyaka’nın hücumundan bahsedelim. 2. yarıdaki Galatasaray hariç ligin en karakterli ve en akıcı basketbol oynayan takımı benim için Karşıyaka, sıralamadaki yeri bunu göstermese de. Fenerbahçe, Beşiktaş, Banvit gibi takımlar p&r’u sadece iki kişiyle yapıp diğer oyuncular sabit dururken Karşıyaka’da dinamik bir yapı hakim, top sağ tarafta alçak post’a indiğinde sol dip ve merkezdeki oyuncuların sürekli hareket ettiğini görüyoruz.
-Setlerine geçelim. Bunu resimle yapmak isterdim, denedim ama çözünürlük berbattı daha iyi hale nasıl getireceğimi bulamadım. Dixon topu yarı sahaya getirdikten sonra ilk yaptıkları şey tepeden çift uzun screen yaparak 2-3 numaraları top ile buluşturuyorlar. Ardından tepedeki uzun alçak post’a devrilirken Ümit yukarıya çıkıp topu alıyor ve dağıtıma başlıyor. Ümit eğer pozisyon bulamazsa alçak’a giden Aminu pick ile Dixon’u çıkartıyor ve Ümit’ten hand-off pası alıp ya üç atıyor, p&r ya p&p oynuyor. Burada olay tamamen Dixon’un yaratıcılığı ve rakip takımın dezavantajları ile alakalı bir durum.
En fazla kullandıları oyunlardan diğeri ise Dixon topu yarı sahaya geçirdikten sonra Evren&Maxim’e teslim edip tepeden cut’a başlıyor ve dipten Aminu pick’ini kullanarak sol forvette topu alıyor. Aminu hemen 2. Pick’e gelerek ona koridor açıyor. Dixon ya cross paslarla rakibin dengesini bozuyor ya da Aminu ile rahat bir p&r oynuyor. Gözünde canlandıramayanlar için bizdeki Jamont-Arroyo-Dudley setleri aklına gelsin. Arroyo teslim, Dudley pick ve en sonunda Arroyo-Dudley oyunu. İki takımında hareketli uzunları fazla olduğu için bu topları isabetli sokma yüzdesi fazla.
Aminu’nun ayakları hızlı ve mobil uzun olmasının avantajını çok iyi kullanıyorlar, Merkez ve forvetlerden gelen her topta pota yakınında topu almasına gerek yok Aminu’nun. 4 metre civarında alsa dahi ayak veya vücut feyki ile potaya kadar gidebiliyor.
Savunma oturmadan Dixon veya diğer kısaları ile birlikte transition’u nefis uyguluyorlar. 3’e 3 giderken kaldırıp attıkları üç sayılık şutları sık sık görebiliriz.
Ümit Sonkol bu takım için çok şey ifade ediyor, burası doğru. Ama savunmadaki handikapları da oldukça fazla, ayakları yavaş olduğundan show up ve switch yaparken kısanın penetresine ayaklarını çekemiyor ve burada elleri devreye giriyor. Faul yaptırmak için en göze kestirilecek oyuncu. Onun erken faullemesi maç boyunca gidişatı bize getirebilir çünkü son dönemde hem formda hem de Karşıyaka’nın en sakin kalabilen oyuncusu.
Her iki maçta da Evren Büker’in üstüne oynamak ve o orta saha civarlarında setin 2. hareketinin başlaması için zaman geçirirken dahi baskı yapmak şart. Bo McCalebb bu sayede Evren’den 2 maçta en az 4 top çaldı.
Ligdeki son Karşıyaka maçından da hatırlayacağımız üzere Aminu arkasındaki Furkan ve N’dong’u itemez, o yüzden alçak’ta top aldığı zaman ondan tırsmaya gerek yok. Burada Will ‘Mr Fundemantal’ Thomas giriyor. Muazzam bir alçak post hücumcusu. Ama onun da defoları var. Özellikle Caner oyundayken onun adamından gelecek yardım bizim için çok şey ifade edebilir. Thomas pasör bir oyuncu değil ve tek pasla savunmanın tüm dengesini yok edemez. Yine ligdeki son maçta bunu bol yapıp Thomas’ı çok az sayıda tuttuk.
İlk play-off maçında Fenerbahçe’ye karşı uyguladıkları harika bir dip oyunu var. Temelde inanılmaz basit ama 3 oyuncunun yalancı cutlarla Ümit’i boşa çıkardıkları seti Ergin Hocam zaten 50 kere izlemiş ve çözümünü bulmuştur.
Evren ve özellikle Caner sahadayken biraz gömülüp hem uzunlara yardım, hem de oyunun hareket alanını kısıtlamak akılcı olacaktır. Caner rezil bir Fenerbahçe serisi geçirdi, zaten sakatlığından sonra oldukça kötü şut atıyor.
SERİ TAHMİNİ
İlk 2 maçı evinde almak her seride olduğu gibi burada da şart. Karşıyaka iyi oynasa da çabuk gerilebilen bir takım ve sürekli bir panik havası yaşanıyor. 2-0 gitsek serinin orada bitme olasılığı yüksek elbette ama 1-1’de dahi seri İpekçi’ye dönebilir. Bazı kişilere geçen seneki Beşiktaş’ı anımsatsa da bu seri, Karşıyaka o takım kadar potansiyelli değil. En başından beri içimden 3-1 tahmini geçiyor.
Oynatan Guard: Galatasaray-Pınar Karşıyaka | Seri İncelemesi