Gündemden

2 yakanın hikayesi

İstanbul?un iki takımının taraftarları bazen birbirlerine karşı öyle sevgisiz olurlar ki rakiplerinin adını ağızlarına almamak için, ??Suyun diğer yakasındakiler?? diyerek tavırlarını belli ederler. İki yaka deyince aklımıza klasiklerin usta yazarı Charles Dickens?ın ??İki Şehrin Hikayesi?? adlı eseri geldi. Hikayede kısaca; sevdiği için kendisine fizik olarak ikizi kadar benzeyen ama bambaşka karakterli, pek de hoşlanmadığı bir adamın yerine giyotine gidebilen bir adamın onur hikayesi anlatılır.

Ne alakası var diyeceksiniz şimdi. Galatasaray ve Fenerbahçe birbirlerine ikiz kadar benzerler bazılarına göre. Ama işin aslı asla öyle değildir. Ne kulüp yönetim şekilleri ne de futbol mantaliteleri birbirlerine benzemez. Bir taraf cumhuriyetle yönetilir, kendilerini ??Cumhuriyet?? ilan edenler ise krallıkla. Bir taraf her zaman yurt dışında başarı peşinde, takım oyunu oynayabilen bir ekip kurma mücadelesi yapar, öbür tarafın derdi ise maçlarda ve lig yarışında suyun diğer yakasındaki rakibinin üzerinde olabilmektir. Bir taraf maratonların sonucuna sevinir, öbür taraf günlük başarılarla halay çeker. Fazla uzatmayalım.

Bu sezon birbirlerine benzemeyen ikizler yollarına firesiz devam ediyor. İkisi de 6?da 6 yaptı, rakip dayanmıyor kendilerine. İyi de kötü de oynasalar kazanmasını biliyorlar. Ama yine bir farklılık var aralarında. Son hafta maçlarından sonra 2 takımın teknik direktörleri taraftarlarına mesaj veriyorlar, artık yorumu size bırakıyorum.

Fenerbahçe?ninki: 6?da 6?yı ne zaman bir arada gördünüz.

Galatasaray?ınki: Rekorlara fazla takılmam, taraftar memnunsa sorun yok.



Serdar Dinçbaylı
Fanatik

http://fanatik.ekolay.net/Galatasaray-2-yakanin-hikayesi_6_YazarDetay_146569_28.htm

Mükemmel bir yazı.Okuyunca hak vereceksiniz.
 
Bu abimizin forumları takip ettiği belli.Bazı forumlarda çok öne çıkarılmış bir ayrıntıyı yazısına taşımış.
 
Kerem SEÇER' Alıntı:
Kewell'ın mektubu!
23/09/09 13:10

Galatasaray'ın yıldızı Harry Kewell, sarı kırmızılı takımın Kasımpaşa'yı 3-1 yendiği maçtan sonra, Kasımpaşa-Florya yolunda, Sydney'deki can ciğer arkadaşı James'e bir mektup yazmış. Bu mektubu ele geçirdik ve tercüme ettik...

"Sevgili dostum James;

Biliyorum gelmeyeli uzun zaman oldu ve sana yine yazma gereği duydum. Defalarca bahsettiğim İstanbul trafiğine yine takıldık, otobüs içinde herkes kendini oyalamaya çalışıyor. Milan eşiyle konuşuyor, Arda en ön koltukta oturup elinde mikrofonla bize stand-up yapıyor, Keita ve Nonda hala maçı yaşıyorlar - görmen lazım, Sabri PSP'de Fifa 2011 oynuyor, yanlış okumadın 2011 - burada çıkmış James, inanılmaz değil mi?
Ama 2020 de olsa fark etmez, Sabri oyunda bile orta açamıyor.


En dikkatimi çeken ikili Servet ve Elano. Servet, Elano'ya Türk müziklerini dinletiyor, Elano ise Brezilya ritimlerini Servet'e dinletiyor. Bunlar seneye düet yaparsa şaşırmam, James. Herkesin neşesi yerinde, oysa acayip bir maçtan çıktık. Bugün deplasman diye otobüse bindik, şehir içine gittik. Kasımpaşa'yı daha önceden duymuştum ama hiç gitmedim. Otobüs Kasımpaşa'ya girdiğinde, "herhalde yanlış saptı" diye düşündüm ama değilmiş. Resmen mahallenin içine stadyum yapmışlar. Duyduğuma göre, Türkiye'nin Başbakanı buralıymış, stadın ismini de o taşıyor. Tuhaf gerçekten. Stadın bitişiğindeki apartmanlarda yüzlerce kişi maç izliyordu, statta bu kadar insan yoktu. Nedeni mi? Düşün, oranın parasıyla 75 dolara kombine bilet satmışlar, şimdi tek maça 91 dolar istiyorlar. Stat güzele benzese de, yarısı yok... Bir tarafta bizi seyirciler izledi, diğer taraftan Turkcell Reklam Banneri. Maça gelince, puansız bir rakiple oynadık. Hocalarını sanki defalarca görmüş gibiyim, devamlı bir yerden çıkıyor - ilginç bir adama benziyor, maç esnasında bir apartmanlardan gelen tezahüratları duydum bir de Kasımpaşa hocasını. Taç atarken bile bağırıyordu herkese. Rakip takımda ilginç oyuncular vardı, James. Azar Karadaş diye bir forvet oyuncuları mesela... Benfica'da, Portsmouth'da, Kaiserslautern'de filan oynamış. Sanki geçmişte Şampiyonlar Ligi'nden hatırlıyor gibiyim. Türk asıllıymış dediğine göre, isminden de anlaşılıyor değil mi? İlgimi çeken başka bir isim Andre Moritz diye bir çocuktu. Beşiktaş'daki Delgado'yu daha önce anlatmıştım sanırım, hani bizim Tobias gibi devamlı salonda çalışan oyuncu. Baştan Moritz'i Delgado zanettim, insan bu kadar benzemez inan. Oyuncu olarak baya iyi, bence Beşiktaş seneye 20 milyon euroya alır, hehe. Bir de tuhaf bir kalecileri vardı. Eldivenleri yok ve devamlı saha içinde koşuyordu, 90 dakika içinde bir kere kalecilik yaptı ama o da şahaneydi. Ali Güneş'miş adı galiba, Almanya'da falan oynamış, bilirsin Almanlar'ın kalecileri hep iyi olur. Bizim için iyi biten bir maç oldu, onlar öne geçti ama ilk yarı o kadar çok hırslı oynadılar ki, baya yoruldular. İkinci yarı alacağımız belliydi. Shabani de işini gerçekten iyi yaptı. Bu çocuğa hayranım, hep yedek ama hiç sorun çıkartmıyor. Geçen sene Ümit Karan neler yaptı, anlatmıştım biliyorsun. Maçtan sonra stattan çıkarken, beni evine çay içmeye çağıran insanlar oldu o apartmanlardan. Arda "Harry, gidelim mi?" diye sordu. Gülmedim, çünkü bu çocuk şaka yapmıyor da olabilirdi. Zaten dün de "dayıcığım" diyerek bayram diye elimi öptü. ?Dayıcığım? ne demek acaba? Daha çok şey anlatmak isterdim ama Florya'ya yaklaştık. Bu arada Elano, Türkçe şarkı söylemeye başladı, bu Servet'ten korkulur - her anlamda...

Kendine iyi bak...
Harry"

Fatih Demireli'nin Notu: Bu yazı A'dan Z'ye bir hayal ürünüdür, sadece ruh halimi yansıtmaktadır.

Güzelmiş :)
:ehue (Boyalı kısım)
 
Erdal Avcı' Alıntı:
İğreniyorum artık Hıncal Uluç'tan.Daha 3 ay önce "Rijkaard Galatasaray'a Avrupa'da kupa kazandırmaya geldi." diyordu ,şimdi "Rijkaard futbolu bilmiyor" diyor.İnsan utanırda "eski yazılarıma bakıyımda ,kendimle çelişmeyeyim." der.

Not:Milan Baros'a golcü değil diyip duruyorsun.Be adam!Hiç değilse istatistiğine bak, 1 yılda 42 maçta 37 gol atmış.Kendisini Fernando Torres ya da Didier Drogba ile mi karşılaştırıyor ne!

İşte yazı;

* Milan Baros, Hakan'ın dörtte biri bile değil. Arda, Elano, Kewell ve Keita varken ben de gol atarım
* Baros, gol atmak için değil, kendini yere atmak için oynuyor. Nonda büyük futbolcu değil ama golcü

_Rijkaard'ın, Kasımpaşa karşısına dahi çift ön libero, tek forvet ile çıkması normal mi?
Anlayamıyorum; Mustafa Sarp ve Mehmet Topal gibi iki ön libero çıkıyorsun da iki forvetle niye çıkmıyorsun? İki forvet de değil iki golcü. Galatasaray'da forvet çok. Arda da forvet, Keita da forvet, Elano da Kewell da forvet. Forvet çok ama golcü yok. Milan Baros golcü falan değil. Milan Baros'un Galatasaray'dan gönderilmesi lazım. Efendim 'Gol kralı olmuş!' Olsun ama golcü değil adam. Hakan Şükür golcü müydü? Hakan Şükür golcü olsaydı şimdi 150 milyon dolardı fiyatı. Ama gol kralıydı. Hâlâ kırılamıyor Hakan'ın gol rekorları. Avrupa'da, Türkiye'de, milli takımda en çok gol atan durumda. Ama bir kişi ayağa kalkar mıydı Hakan Şükür kaleci ile karşı karşıya kaldığı zaman! Ya da Hakan Şükür penaltı atarken bir kişi ayağa kalkar mıydı 'Gol olacak' diye! Milan Baros, Hakan'ın dörtte biri bile değil. Arda yanında, Kewell yanında, Elano yanında, Keita yanında. Bunlar varsa ben de gol atarım. Neticede bunlardan biri bana çarptırır. Tabelaya da 'Hıncal' diye yazarlar. Baros bir de gol atmak için oynamıyor. Bunu ben söylüyorum ama Rijkaard ve Neeskens söylemiyor Milan Baros'a. Baros kendini yere atmak için oynuyor. 'Rakip sarı kart görsün, eksiltsin, hakem penaltı versin' diye oynuyor. Bu kafadaki bir oyuncu takıma zararlıdır. Çünkü hakemler gerçekten yapılan faulleri dahi 'Ya bizi kandırdıysa' diye çalmıyorlar. Kasımpaşa karşısında da öyleydi Baros. Bu kafadaki bir adam oynatılmaz. Milan Baros kafasındaki biri zararlı, kenarda dursa dahi zararlı. Milan Baros gönderilmeli. O var diye Galatasaray doğru dürüst transfer yapmıyor. Nonda büyük futbolcu değil ama golcü.

_İlginç de bir istatistiği var. İlk 11'de oyuna hiç çıkmadı. Ligde 97 dakika görev yaptı ama Beşiktaş'tan (3) fazla (5) gol attı.
Golcü adam. Zaten hatırlarsın. Beşiktaş maçında Milan Baros çıkıp Nonda giriyordu. Rüştü çok yanlış golü yemese, topu kale önüne bırakmasa Nonda oyuna girecekti. O anda kurtulmuştu Galatasaray. Rüştü'nün hatası Baros'un ömrünü uzattı.

FOTOMAÇ - Hıncal Uluç

Olumluda yazsa olumsuzda yazsa kendisini çok severim ama bu yazı biraz ağır olmuş. Tamam Milan Baros golcü değil bu doğrudur ama her makalede de hakaret edercesine saldırmak gerçekten çok ayıp. İnsanlar biraz yazı yazarken oyuncuların meziyetlerini bilip de yazmalı. Milan Baros oynadığı maçlarda defansı bitirene kadar ısırıyor. Onu Milan Baros yapanda bu özelliğidir. Yoksa Baros tabiki bir Drogba,Eto'o,Fabianho,Henry,İbovich,Aguero,Forlan,Chamakh,Villa değildir.

Hıncal Uluç, Ahmet Çakar-Erman Toroğlu türü şovmen bir yazardır.
 
Kerem SEÇER' Alıntı:
Kewell'ın mektubu!
23/09/09 13:10

Galatasaray'ın yıldızı Harry Kewell, sarı kırmızılı takımın Kasımpaşa'yı 3-1 yendiği maçtan sonra, Kasımpaşa-Florya yolunda, Sydney'deki can ciğer arkadaşı James'e bir mektup yazmış. Bu mektubu ele geçirdik ve tercüme ettik...

"Sevgili dostum James;

Biliyorum gelmeyeli uzun zaman oldu ve sana yine yazma gereği duydum. Defalarca bahsettiğim İstanbul trafiğine yine takıldık, otobüs içinde herkes kendini oyalamaya çalışıyor. Milan eşiyle konuşuyor, Arda en ön koltukta oturup elinde mikrofonla bize stand-up yapıyor, Keita ve Nonda hala maçı yaşıyorlar - görmen lazım, Sabri PSP'de Fifa 2011 oynuyor, yanlış okumadın 2011 - burada çıkmış James, inanılmaz değil mi?
Ama 2020 de olsa fark etmez, Sabri oyunda bile orta açamıyor.

En dikkatimi çeken ikili Servet ve Elano. Servet, Elano'ya Türk müziklerini dinletiyor, Elano ise Brezilya ritimlerini Servet'e dinletiyor. Bunlar seneye düet yaparsa şaşırmam, James. Herkesin neşesi yerinde, oysa acayip bir maçtan çıktık. Bugün deplasman diye otobüse bindik, şehir içine gittik. Kasımpaşa'yı daha önceden duymuştum ama hiç gitmedim. Otobüs Kasımpaşa'ya girdiğinde, "herhalde yanlış saptı" diye düşündüm ama değilmiş. Resmen mahallenin içine stadyum yapmışlar. Duyduğuma göre, Türkiye'nin Başbakanı buralıymış, stadın ismini de o taşıyor. Tuhaf gerçekten. Stadın bitişiğindeki apartmanlarda yüzlerce kişi maç izliyordu, statta bu kadar insan yoktu. Nedeni mi? Düşün, oranın parasıyla 75 dolara kombine bilet satmışlar, şimdi tek maça 91 dolar istiyorlar. Stat güzele benzese de, yarısı yok... Bir tarafta bizi seyirciler izledi, diğer taraftan Turkcell Reklam Banneri. Maça gelince, puansız bir rakiple oynadık. Hocalarını sanki defalarca görmüş gibiyim, devamlı bir yerden çıkıyor - ilginç bir adama benziyor, maç esnasında bir apartmanlardan gelen tezahüratları duydum bir de Kasımpaşa hocasını. Taç atarken bile bağırıyordu herkese. Rakip takımda ilginç oyuncular vardı, James. Azar Karadaş diye bir forvet oyuncuları mesela... Benfica'da, Portsmouth'da, Kaiserslautern'de filan oynamış. Sanki geçmişte Şampiyonlar Ligi'nden hatırlıyor gibiyim. Türk asıllıymış dediğine göre, isminden de anlaşılıyor değil mi? İlgimi çeken başka bir isim Andre Moritz diye bir çocuktu. Beşiktaş'daki Delgado'yu daha önce anlatmıştım sanırım, hani bizim Tobias gibi devamlı salonda çalışan oyuncu. Baştan Moritz'i Delgado zanettim, insan bu kadar benzemez inan. Oyuncu olarak baya iyi, bence Beşiktaş seneye 20 milyon euroya alır, hehe. Bir de tuhaf bir kalecileri vardı. Eldivenleri yok ve devamlı saha içinde koşuyordu, 90 dakika içinde bir kere kalecilik yaptı ama o da şahaneydi. Ali Güneş'miş adı galiba, Almanya'da falan oynamış, bilirsin Almanlar'ın kalecileri hep iyi olur. Bizim için iyi biten bir maç oldu, onlar öne geçti ama ilk yarı o kadar çok hırslı oynadılar ki, baya yoruldular. İkinci yarı alacağımız belliydi. Shabani de işini gerçekten iyi yaptı. Bu çocuğa hayranım, hep yedek ama hiç sorun çıkartmıyor. Geçen sene Ümit Karan neler yaptı, anlatmıştım biliyorsun. Maçtan sonra stattan çıkarken, beni evine çay içmeye çağıran insanlar oldu o apartmanlardan. Arda "Harry, gidelim mi?" diye sordu. Gülmedim, çünkü bu çocuk şaka yapmıyor da olabilirdi. Zaten dün de "dayıcığım" diyerek bayram diye elimi öptü. ?Dayıcığım? ne demek acaba? Daha çok şey anlatmak isterdim ama Florya'ya yaklaştık. Bu arada Elano, Türkçe şarkı söylemeye başladı, bu Servet'ten korkulur - her anlamda...

Kendine iyi bak...
Harry"

Fatih Demireli'nin Notu: Bu yazı A'dan Z'ye bir hayal ürünüdür, sadece ruh halimi yansıtmaktadır.

Güzelmiş :)

Tek kelimeyle harika fazla okumam spor yazarlarının yazılarını cogu gereksiz sacma kendi düşüncelerim daha mantıklı gelir onların egolarını tatmin ettikleri yazılardan ama bu yazı hem sıradışı hemde gercekleri mizah ile harmanlayarak anlatmış süper ötesi ellerine sağlık Fatih Demirel
 
Aktif futbolculuk hayatında bir çok ilke imza atan Hakan Şükür; Türk futbolunu, G.Saray'dan ayrılışını, kırgınlıklarını ve Cimbom'un bu sezonki performansını anlattı.

Siz, Bülent Korkmaz ve Hasan Şaş'a jübile yapılmaması, oyuncuların Florya'dan küs ayrılması bir alışkanlık halini mi aldı?

Biz hiçbirimiz G.Saray'ın tapulu malı, Florya'nın demirbaşı değiliz. Elbette bir gün ayrılacaktık. Ama ayrılma sürecinde stratejik planlar, kamuoyunu yanlış yönlendirmeler oldu. Güçlü gördükleri, kolay gönderemeyeceklerini bildikleri için yanlış haberler üretildi. G.Saray'ın şu anki yönetim yapısına bakınca bunu rahatça görebilirsiniz.

Ayrılık sürecinizde neler yaşandı?

Ayrılacağımı söylemiştim. Sonra "Sen ayrılamazsın, ona biz karar veririz" havası yaratıldı. Bu da Metin Oktay'dan sonra camiaya 2. bir ismin mal olmasını engellemek içindi. Çünkü G.Saray camiası 2. bir Metin Oktay'ı kaldıramazdı. Samimiyetsiz bir dönem yaşanıyor, beraberken birbirinin yüzüne gülünüyor, yöneticiler gittikten sonra arkasından konuşuluyor. İnsani tavırların az olduğu bir süreç.

Adnan Polat, sizi futbol okulunun başına düşündüğünü açıkladı. Neden kabul etmediniz?

Böyle teklifleri samimi bulmuyorum. Bir yandan strateji uygulayıp ardından "Heykel" diyeceksiniz. G.Saray'a heykelim dikilsin diye gelmedim. Bu heykelin yapılması, adımın verilmesi beni ezer. Böyle şeylere hiç talip olmadım. Hiçbir şey olmamayı kabul etmiş bir Hakan'ım. En büyük güç de bu. Hiçbir yere bağlanmadan yaşamak...

Futbolu bırakırken bu süreçte sizi en üzen şey ne oldu?

Kendi isteğimle olsa, belki futbolu daha önce bırakacaktım. Onların isteğiyle bırakmış olmak üzdü. Bir de içten vurulmak. Başarılarınızı kıskanan, isminizin camiayı aştığını düşünenler kabul edemedi. Tarihimizde içten vurulmalar çok var, herhalde büyüklerimiz çok tarih okumuş. Bunları yapanların duygusuz olduğuna, kalbinin, inancının olmadığına, başka kimseyi düşünmediğine inanıyorum. Yüksek yerlerdekilerin kendilerini görmesi zordur. O makamların şatafatı çoktur. Kendinizi görmek zordur, ne zaman ayrılırsınız, o zaman görürsünüz. Burada görmezseniz, ahirette görürsünüz. İşte ben oradaki karşılaşmayı sabırsızlıkla bekliyorum.

'ARDA TURAN SAKIN BAŞKANI DİNLEMESİN'

Arda'nın G.Saray'da kaptanlığa getirilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Adnan Polat "Arda'ya transfer teklifi yapan kulüp liginin ilk 5'i içinde değilse izin vermem" diyor. Bu yaklaşımı doğru mu? Kaptanlığın yaşı yoktur. Arda konuşmaları ve davranışlarını kontrol edebilecek düzeye geldi ve bu sorumluluk duygusu ona verildi. Bunu kaldırabilir. Bazen zorlanacak. O dönemlerde "Yapamıyor" demek yanlış. İlginçtir, beni Torino'ya gönderen isim de Adnan Polat'tı. Ama Torino İtalya Ligi'nin ilk 5'inde değildi. Arda'ya tavsiyem, kariyer planlamasını kendisi yapsın.

Arda'ya Lincoln'ün 10 numaralı forması da verildi. İlk günden beri sorun çıkartan Sambacı için ne düşünüyorsunuz?

Geç kalınmış bir karar. Bazı şeylerin önüne uzun zaman önce geçilebilirdi. Maddi ve manevi kayıplar oldu. Lincoln iyi bir insan ama futbol hevesi bitmiş, artık materyalist bakıyordu. Gitmediği deplasmanlar, oynamadığı maçlar ortada. Türk futbolcu, yabancının her şartta yanında olmasını bekler. Hagi, Taffarel ve Popescu gibi. Bunu görünce, ücreti 10 katı fazla da olsa rahatsız olmaz. Tersinde ise ücreti de batar, hareketleri de. Biz de onu oynatabilmek, moral vermek için çok fedakarlık yaptık. Aldığı araçtan gittiği mekanlara dek yardımcı olduk. Hep verdik ama karşılığında bir şey görmedik. Göz göre göre bir kayıp oldu.

Takıma faydalı olmamasına karşın taraftarın Lincoln'ü sürekli desteklemesi, Galatasaray'ın motivasyonunu bozdu mu?

Bu zamanla dile de getirildi. Her şeyini veren bizler, işler kötü gidince camia ve taraftarımızca en ağır şekilde eleştirildik. Hiçbir şey yapmayan, hiçbir şey üretmeyen birinin, yaratılan sansasyon sayesinde bu kadar ilgi görmesi bazı arkadaşlarımın motivasyonunu bozdu.

'BİZİM UEFA KADROSU BU TAKIMI YENER'

Transferleri gündem değiştirme hamlesi olarak mı görüyorsunuz?

Takım kayıpsız gidiyor, performansını nasıl buluyorsunuz? Mart'ta kongre var. G.Saray başarılı olmak durumunda. Eğer transfer kendi başarınız için yapılmışsa, başarısız olur. Belki bugünü kurtarabilirsiniz, seçim kazanabilirsiniz. Ama ben bundan sonraki sürecin G.Saray için zor olacağını düşünüyorum. Taraftar gibi cevap verirsem, takım çok iyi. Hatta UEFA Kupası'nı kazanan kadrodan bile iyi. O kadro, "5. bile olamaz" denilen, dibe vurmuş ama dipten sonra 4 yıl şampiyon olan, UEFA Kupası kazanan bir kadroydu. "O kadro mu, bu kadro mu?" derseniz, vitrin olarak bu kadro daha iyi. Ama kazanılmış başarı üzerinden ve o başarıların nasıl kazanıldığını konuşursak, tabii ki UEFA kadrosu. 2 takımı bugün karşılaştırın, maç yaptırın, bugünkü kadro yenemez.

?MİLLİ TAKIM?IN ŞANSI ÇOK AZ?

Bosna yenilgisi sonrası Milli Takım?ın 2010 Dünya Kupası finallerine katılma şansı nedir?

Çok az. Kendi elimizle avantajı rakiplere verdik. Grupta durumu onların performansı belirleyecek. Yine de her şey olabilir. Bosna ile kıyaslayınca, kadro kalitesi itibarıyla Dünya Kupası?na gitmeyi hak eden biz olsak da futbol mücadele edenin, kendisini daha çok verenin kazandığı bir spor. Milli Takım?ın handikapı, bazı maçları birkaç oyuncunun kişisel performansıyla kazanması. Emre ve Arda?nın fiziksel yapıları da bunda etkili oluyor. Yoklukları mutlaka hissedilecektir.
 
http://www.internetspor.com/arda-turan- ... 14059.html

Şaka gibi ya en sevdiğim oyuncuların böyle beyanatlarını okudukça duydukça gerçekten kalbim kırılıyor.

Umarım yalandır ne diyeyim, ama eğer doğru ise çok yazık sanki jubile yapmayan Galatasaray yönetimi adamlar illede oynayacağız diye tutturuyorlar şimdide bize jubile yapılmadı diye sızlanıyorlar ne diyelim umarım hiç olmamış bi röpörtajdır aksi halde bizim sevigimizi tüketerek hiç bir yere varamazsınız.
 
Buyrun burdan yakın... Yahu her uzatılan mikrofona konuşmak, yapılmak istenen her röportajı kabul etmek zorunda mısınız?

Evet seni Torino´ya gönderen Polat´tı. Peki benim kariyer planımda İtalya yoktu diyerek Torino´dan zorla ayrılıp Türkiye´ye gelen, ardından Inter´e giden kimdi?

Hakan Şükür futbol cahili mi oldu da UEFA Kupasını alan kadro ile bugünkü kadroyu kıyaslıyor? O takım 4 senenin ürünü, şimdiki takım ise henüz yolun başında...

Neyse söylenecek o kadar çok şey var ki röportaja ilişkin, Allah´ın bahşettiği nefesimizi boşa tüketmeyelim!
 
Bizim eski futbolcuların ağzını bantlamak lazım.Hem çok konuşuyorlar hemde gereksiz.

Hıncal bombaları patlatmaya başlamış yine.Şu ülkede Rijkaard'a bile saldırıyorlar ya artık söyleyecek söz bulamıyorum.
 
Yazık bu aralar denilenlere pek takılmıyorum ama beni en çok üzen Hakan Şükür'ün dedikleridir. Kendinin 2. Metin Oktay olunmasından korkulduğunu söylerken kendini bu doğrultuda denk görürken bir yandanda GS'a ve mevcut yönetime sallaması onun bu çizgiden benim düşündüğümden daha uzakta olduğunu gösterir malesef...
 
Takım iyi sonuçlar alırken, medya ortalığı karıştırmak için aradığı malzemeyi Hakan Şükür´ün röportajında buldu!

UEFA´yı alan kadro ile bugünkü kadro maç yapsa kim kazanırdı sorusunu dönemin oyuncularına yöneltmişler. Arif Erdem "fark yeriz, artık çok kiloluyuz" diyerek en güzel yanıtı vermiş. Hasan Şaş ise "tabii ki biz kazanırız" demiş. Boşuna soyadın gibisin demiyoruz be Arif...

Dönemin başkanı Canaydın ise; "ahirette benimle değil dönemin futbol şubesi sorumlularıyla hesaplaşsın" demiş.

Ooo Kral Hakan Şükür, seni çekemeyen!..
 
"Galatasaray'ı beğenmiyorum"

Takımına yağdırılan övgülerin aksine ?Kadromuz Türkiye?nin üzerinde fakat henüz istediğim seviyeye gelmedik? diye konuşan başkan, Rijkaard için de ?Müthiş adaletli!? dedi.

İşte Polat?ın açıklamaları;

"Bu sezon en büyük transferimiz Rijkaard ve ekibidir. Hocamızın istekleri doğrultusunda Türkiye?nin üzerinde, Avrupa standartlarında bir kadro kurduk. Çünkü Avrupa?da da beklentimiz büyük... Fakat Galatasaray?ı şu an beğenmiyorum! Bu kadronun, statta ve televizyonda kendisini izleyenleri daha da fazla mest etmesi lazım. Oyun için de zaman zaman keyif alsak da bu 90 dakikaya yayılmalı. Futbolcular Rijkaard?tan çekiniyor ama saygı duyuyor. Çünkü çok adaletli..."

"Rijkaard'ın adaletli forma dağıtımı sayesinde tam bir takım olduk. Teknik direktörümüzün en çok hoşuma giden tarafı da bu... Camiadan büyük destek alıyorum. Barışçıl bir ortam oluşturduk. Uzlaşıcıyız.. Kulübümüzü istenilen başarılara ulaştırmak için birlik ve beraberlikten yanayım... Camia da bu desteği bana veriyor. Şunu tekrarlamak istiyorum ki, Galatasaray?ın hedefi asla sadece Türkiye değildir. Her zaman Avrupa?da ses getirme hedefi vardır... Şimdi de öyleyiz...
 
UEFA.com'da Haftanın Takımı Galatasaray


UEFA'nın resmi internet sitesi UEFA.com haftanın takımı olarak Galatasaray'ı seçti. UEFA.com'un geçtiğimiz hafta oynanan Avrupa kupası ve takımların kendi liglerinde yaptığı maçları göz önüne alarak yaptığı değerlendirmede, Frank Rijkaard'ın yönetimindeki Galatasaray'ın sezona çok iyi bir giriş yaptığı ve Süper Lig'de 3.16 gibi yüksek bir gol ortalamasıyla oynadığı belirtildi.

Yapılan değerlendirmede haftanın oyuncusu Real Madrid'in tecrübeli oyuncusu Raul Gonzalez olurken, haftanın maçı ise Manchester City'nin, Manchester United'a 4-3 yenildiği 'Manchester derbisi' seçildi.
galatasaray.org
 
Şamil Turançiftçi' Alıntı:
http://www.internetspor.com/arda-turan-sakin-baskani-dinlemesin-news14059.html

Şaka gibi ya en sevdiğim oyuncuların böyle beyanatlarını okudukça duydukça gerçekten kalbim kırılıyor.

Umarım yalandır ne diyeyim, ama eğer doğru ise çok yazık sanki jubile yapmayan Galatasaray yönetimi adamlar illede oynayacağız diye tutturuyorlar şimdide bize jubile yapılmadı diye sızlanıyorlar ne diyelim umarım hiç olmamış bi röpörtajdır aksi halde bizim sevigimizi tüketerek hiç bir yere varamazsınız.

Burdan ben şunu çıkarıyorum bu futbol dünyasında kimseyi bağrına basmayacaksın.Kimseye Kral demeyeceksin.İsterse GS için 10000 gol atmış olsun.Milletin tüm derdi para olmuş artık. Yazık.

Oooo KRAL (!) Hakan Şükür , SENi çekemeyenlerin suratına bilmem ne yap..
 
Bağdat KAYNAK' Alıntı:
UEFA.com'da Haftanın Takımı Galatasaray


UEFA'nın resmi internet sitesi UEFA.com haftanın takımı olarak Galatasaray'ı seçti. UEFA.com'un geçtiğimiz hafta oynanan Avrupa kupası ve takımların kendi liglerinde yaptığı maçları göz önüne alarak yaptığı değerlendirmede, Frank Rijkaard'ın yönetimindeki Galatasaray'ın sezona çok iyi bir giriş yaptığı ve Süper Lig'de 3.16 gibi yüksek bir gol ortalamasıyla oynadığı belirtildi.

kim takım için ne düşünüyomuş ne demiş bunları konuşmak yerine bunu konuşmak gerekir..
şu ana kadar başka bir Türk takımı var mı haftanın takımı seçilen??

herkese ve herşeye rağmen kim ne derse desin sen Yürüyedurr Cimbomumm !!!
 
Hıncal Abi demiş gerekeni UEFA'nın ne haddine ? Hakan Şükür'ün röportajını okuyunca bir kendimi kötü hissettim.Böyle zehir zemberek açıklamalar yapılır mı ya.İlla Fener'deki gibi bizden ayrılanları susturalım mı ? Ağzına mikrofon dayatılan başlıyor şöyle böyle.Sizin takıma elbette saygı duyuluyor Hakan Şükür ama sana saygı giderek azalıyor söyleyelim.
 
Biz sana kral olamazsın demedik,Hagi___Metin Oktay olamazsın dedik.

Eger commandante olmasaydı muhtemelen 100. golünü yeni atıyordun Hakan.
Konusurken bunlarıda düşün.
 

Üst