Bardağı Akşam Yemeği mi Taşırdı? / Arif KIZILYALIN (Cumhuriyet Gazetesi / Basket Dergisi)
Galatasaray Yönetim Kurulu, salı akşamüstü daha önce spor dünyasında yaşanmamış bir ilke imza attı ve ezeli rakibi Fenerbahçe Ülker ile oynanacak basketbol final serisi 7. maçını boykot etti. Tarihi bir karardı bu ve bir kulüp ilk kez, yönetim kurulu kararı ile bir final maçına çıkılmayacağını duyuruyordu, üstelik oybirliğiyle, üstelik aleyhte görüş olmaksızın…
Peki, Galatasaray’ı böylesine öfkelendiren neydi?
İşin fazla ayrıntısına girmeyeceğim. İlk 6 maçta karşılıklı çok şey yaşandı. Hatta, final etapları yöneticilerin karşılıklı sert faulleriyle geçti desek abartmış olmayız. Yani topu sporculara pek bırakmadılar, gerginlikte yarıştılar.
Bu süreçte özellikle serinin 5. maçında Sarı-Kırmızılı ekibin antrenörü Ergin Ataman’a yönelik hakaret furyası ise bardağı taşırdı Galatasaray cephesinde.
Çünkü TBF, benzeri olaylar nedeniyle Galatasaray’ın sahasını kapatmış, buna karşılık Fenerbahçe’yi para cezası ile geçiştirmişti. İşte bu karar, Candan Erçetin’inden, Sedat Doğan’ına, Mehmet Karlı’sından, Necati Demirkol’una tüm yönetimin sabrını taşırmıştı. Özellikle TBF’nin Fenerbahçe’ye finalin 7. maçı öncesi verdiği para cezasına gerekçe olarak gösterilen eylemler arasında, “Galatasaray’ın antrenörüne tükürülmesi”nin yer alması ve buna karşın saha kapatma cezası gelmemesi üzerine, “Öyleyse biz de maça çıkmıyoruz” fikri ortaya atıldı. Elbette camianın önde gelenleriyle görüşüldü ve özellikle genç üyelerden gelen destek, yönetimi, bu tarihi kararda cesaretlendirdi.
Yine final etabının 5. maçı öncesi Fenerbahçeli yöneticiler Mahmut Uslu ve Selim Kosif’in TBF’deki gölge başkan Harun Erdenay ile Develi Restoran’da yediği yemek, adı tapelerde geçen hakem Recep Ankaralı’nın 7. karşılaşmaya atanması boykot kararını destekleyen gerekçeler olarak ön plana çıktı. Ancak kararın bir başka boyutu daha vardı. O da, salt basketbolla ilgili değil, aslında tüm ülkenin sorunu olan hukuksuzluğa tepkiydi.
Bir anlamda “yaptım oldu, yanıma kaldı” zihniyetine, futbol başta olmak üzere ülkedeki spor yönetiminin “basiretsizliğine”, hatta renk ayrımı yapan sponsorlara bir mesajdı finalden çekilmek.
Bir yönetici aynen şu ifadeyi kullanıyordu yönetim toplantısında, “Ülkede federasyon bir ceza veriyor, başkan ve yöneticiler o cezaya uymuyor, bir yönetmelik açıklanıyor, uyan var, uymayan var. Hukukun temeli emsaldir ama bunu kimsenin dinlediği yok. Futbolda başımıza gelenleri gördük. Voleybol deseniz öyle. Mademki hukuksuzluk ve gizli bir oyun var, biz de bu oyunun aktörleri olmayalım. Körün gözüne parmağı sokuyorlar ama biz buna izin vermeyelim.”
Bu sözlerin ardından Başkan Ünal Aysal da “Peki öyleyse” diyerek, olayı internet sitesinden değil de, bağlayıcı olması adına televizyondan duyurmayı önerdi ve tarihi karar alındı.
Peki, bu karardan kim zararlı çıkacak? Açıkçası kestirmek güç. Ancak kaybeden taraf Galatasaray değil, çünkü 5-10 kişi hariç kulüp üyelerinin büyük çoğunluğu Ünal Aysal’ın bu kararını destekliyor. Fenerbahçe kaybetmedi, yenilgi olasılığı olan bir maça çıkmadan şampiyon oluyorlar.
O zaman? Öncelikle basketbol. Tıpkı futboldaki gibi baskette de marka değeri uçtu gitti. Ve sponsorlar. Örneğin yıllardır Türk basketboluna büyük paralar yatıran firmalar şaşkın. Emin olun ki kılı kırk yarıp yarattıkları marka değerlerini riske etmeme adına anlaşmaları yeniden gözden geçirirler çünkü sermaye kaotik ortamı sevmez.