Murat Hoca geldiğinden sonra neler oldu şöyle bir hatırlayalım...Dilerim beğenirsiniz.
Murat Özyer Ülker'in makus talihini değiştiren adam olmuştur.Her ne kadar Ülker'in kadrosu iyi olsa da takımda oturmayan parçaları gayet iyi tespit eden murat hoca (Stepanov mesela) doğru hamlelerle takımı kısa zamanda rayına oturtmuştur.
Aynı Murat Özyer daha sonra Galatasaray'da 9 yıl sonra ''AVRUPA'' kelimesini ortaya atan adamdır.Play-out oynayan bir takımın taraftarını arkasına almış ve onlarla ilerlemeyi seçmiştir.İlk sezonunda bütçe nedeniyle tek skorer'in eline bakan bir takım oluşturulmuş ve playofflara kalınmıştır.Takım yapabileceğinin en iyisini yapmıştır o sezon.Sezon sonunda Galatasaray için en önemli gelişme Uleb Cup olmuştur.Uleb Cup Galatasaray için oldukça önemlidir zira ''AVRUPA'' hedefinin ilk parçası bu kupaya katılmaktır.Takıma Hüseyin alınarak aslında diğer orta sınıf takımlardan kopmak adına çok önemli bir hamle yapılmıştır.Ayrıca takıma Avrupa kariyerli ABD'li uzunlar alınmış ve Dee gibi bir pasör guard ile topu paylaşan bir takım oluşturulmaya çalışılmıştır.Bu oluşuma taraftar da dahil edilmeye çalışılmıştır ve kombine sistemi hayata geçmiştir.
Takım sezona çok da iyi başlayamaz fakat bir gerçek vardır ki o da Galatasaray'ın savaşan ruhudur.Takım Türkiye Kupası'ndan elenmiş ve 2 yabancı oyuncu beğenilmeyerek takımdan gönderilmiştir.
Robert Hite ve Alba'nın forveti Chris Owens ile anlaşılmıştır.Amaç , hem savaşan hem de oyunu bilen oyuncular ile anlaşmaktır ve bunda başarılı olunmuştur.Kombinelere yapılan teşvikler ile birlikte özellikle T Blok olmak üzere güzel bir hava yaratılmıştır.
Aslında bu çok kolay olmamıştır.Uleb Cup'ta Galatasaray'ın grubunun en güçlü takımı olan Girona ile oynanan maçta bulunan taraftar sayısı neredeyse maçı yayınlayan kanal 24 ekibi ile eşit seviyededir . Fakat maçın erken saatte olduğu da bir gerçektir.Girona maçı nereden bakarsanız bakın çok önemlidir çünkü Avrupa'ya geri dönüş maçıdır ve grubun favorisini yenmek demek Avrupa'ya ismen değil basketbol yapısı olarak da döndüğümüzün göstergesi olacaktır.Bu şartlar altında yapılan maçta takımımız büyük bir mücadeleyle ve şansın da yardımıyla maçını kazanmıştır.Murat hocanın savaşçı takımı ilk sınavını başarıyla vermiştir.Daha sonra takım lige ısınmaya başlamış ve iyi sonuçlar gelmiştir.Bu süre zarfında taraftar da başarı ile birlikte salonun yolunu bulmaya başlamıştır.Fenerbahçe ile aynı salonu paylaşma kabusundan kurtulan Galatasaray için Ayhan Şahenk'i benimsemek çok da kolay değildir.Fakat sert çemberlerin aslında iyi bir evsahibi özelliği olacağını kimse düşünmemiştir.Yeşiller için ise taraftarlar ''kalabalık olursak kapatırız'' diyorlardı.Nitekim de bütün önemli maçlarda yeşil sadece rakiplerin formalarında vardı.Özellikle içerdeki Fb ve Asvel maçında içeri ''GREEN PEACE BOTU BİLE GİRSE'' üstü muhakkak kapatılırdı.Bazen önümüzde polisler vardı bazen ise salona girmek bile çileydi fakat taraftar görevini yapacaktı.Asvel maçında kaybedilmeye doğru giden maç 2. yarının başında taraftar tarafından kurtarılacaktı.''Sanki hepimiz sahadaydık ya da sahayı tribüne taşımıştık...''.Cüneyt serbest atışları atarken hepimiz ne kadar yorulduğumuzun farkına varmıştık.Sanırım maçın bir an önce bitmesi en çok bize yarayacaktı.Ve biz Avrupa'da ilk 16daydık.Avrupa'ya BİZ gelmiştik yani salondakiler,tv başındakiler ve saha içindekiler...Belki çok paramız yoktu,hocamızın tecrübesi yoktu,belki bizim de salonda Avrupa tecrübemiz yoktu ama kenetlenmiştik.Sonra rakip Canaria'ydı.Rakip aslında 2000 yılındaki Dortmund gibiydi.Cornel David gibi Carl English gibi korkutan oyuncuları vardı ama güveniyorduk işte kendimize.Nedenini bilmiyorduk ama güveniyorduk tıpkı hocamız gibi.Hocamız da ''mutlaka kazanacağız'' demişti.Neden kazanmayalım ki ? ''O'' savunmaya kenardan verdiği güç nedeniyle zaten savunmayı 6 kişi yapıyorduk ve taraftar da eklenince 7 kişi olmuştuk.7 kişi zaten Kanarya'yı da Canaria'yı da ezer geçerdik.Zaten maça öyle bir başladık ki rüzgardan dolayı Maslak'ta tüm kanaryalar derinden titrediler.İşin ilginç tarafı savunmada görevli olan 7. adam bu maçta hücuma da el atmıştı.7 kişilik ilk beşimizi sanki saha içinden yöneten hocamız,müthiş hamlelerle maçı zaten bitirmişti.
''''Fatih Solak point guard oynasa Cemal de dip çizgi şutörü olsa biz bu maçı yine alırdık.''''
Murat Hoca bizi bütün hafta bu maça hazırladı aslında.Artık onun takımı 13 kişiydi.takım saha içinde hazırlanırken biz ise fabrikada hazırlanan T-Shirtlerimizi bekliyorduk.T-Shirtlerimiz de yakışmıştı ve ''Yeşil dünya kırmızı alarm veriyordu Ayhan Şahenk'te...)
İspanya'daki formalite maçında da planını bütün maça yayan takımımız rahat bir oyunla final eight'e kalıyordu.Ligde işler kötü gidiyordu ve final fourun önündeki engel formda bir Beşiktaş'tı.Nicevic ve Kaya gerçekten çok sağlam uzunlardı ve karşılarında formsuz Hüseyin vardı.İstikrarsız guardlarımız ve verim vermeyen yeni yabancımız ile açıkçası galip gelmemiz zordu ama birşeyi unutmuştuk yine.''O da ruhumuzdu''.Maça iyi başladık ve ruhumuzu yine koyduk sahaya.Maçı oturarak izleyen bu siteden kaç kişi vardı ki ? Son anları oynama konusunda beceriksiz olan takımımıza maçın sonunda öyle bir güvendim ki kendime şaşırdım fakat olmuştu.Evet biz Final 4'daydık ve burda biz temsil edecektik Türkiye'yi . Patavatsızca bahaneler üreten Ergin Ataman'ın ise Türkiye'ye dönene kadar ki en önemli görevi uçak ayarlamak olmalıydı....
Rakip BU KEZ Badalona'ydı.Nereden bakarsanız bakın güçlüydüler fakat biz de güçlüydük.Maçta da bütün mücadelemizi ortaya koyduk özellikle hakem kararları bizi burada çok etkiledi çünkü bütün savunma direncimiz kırıldı.Murat Özyer ise ''AVRUPA'DA GALATASARAY'I BAŞARIYLA TEMSİL ETMEK'' gururunu hakkıyla ve emeğiyle yaşamıştı.Ve en önemlisi verdiği sözü tutmuş hatta daha fazlasını yapmış ve bunu yaparken de taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanmıştı.
Fakat işler daha sonra iyi gitmemeye başlamıştır.Özellikle Hüseyin'in sakatlığı takımı çok etkilemiştir ve ligde arzulanan Galatasaray yoktur.Play-off'da da kimsenin ümidi yoktur çünkü kaybolan takım içi ruhtur ve Murat hoca bu sefer bu ruhu geri getirememiştir.Aslında play-off'daki facia bile ruhun ne kadar önemli olduğunun kanıtıdır.Zaten Galatasaray gibi bir camiada asla ruhuzluğa yer yoktur.Galatasartay'da mühim olan kazanmak değil,Galatasaraylılığın ayrıcalığını hissederek oynamaktır.
Murat Hoca'nın elbette hataları olmuştur.Özellikle son anda oyuncularını sakinleştirememiş,molalar konusunda sınıfta kalmış ve oyuncu deişiklikleri konusunda bazı takıntılar oluşturmuştur.Fakat aynı adam Asvel maçına resmen bizi hazırlamIş,klübün basketbola olan ilgisin artırmış,Avrupa'da başarı isteğini gidermiş ve en önemlisi bize istediğimiz değeri vererek bize ihtiyacı olduğunu söylemiştir.Bence kendisi bu sezon takımın başında kalmayı fazlasıyla haketmiştir.Lütfen eleştiri yapmadan önce geçen seonun başını da düşünelim çünkü gerçekten hocamızın yönettiği takımlar genelde sezon içi ivmesine ulaşan takımlar ve bence hem daha tecrübeli hem daha saygın bir Murat Özyer bu güzel kadroyla bize mutlu günler yaşatacaktır.
Ve bu sezon artık asıl amaç olan Avrupa basketboluna kalıcı olarak katılmak ve Türkiye'de şampiyon olmak.Bu sene Murat hocadan mutlaka bir kupa bekliyoruz...Eğer hoca bu kupayı getirirse biz de ona şunu deriz...Tıpkı 14 yıl sonra gelen şampionluğun ardından açılan şu pankarttaki gibi...
.............................YETMEZ BİZE BİR KUPA,HEDEFİMİZ AVRUPA..........................................