Dün akşamki 35-40 milyon euro lafı gerçekten skandal. Doğru bir şey söylemeye çalıştıysa bile çok yanlış söylemiş sayın başkan.
Euro kurunun şimdikinin üçte biri olduğu zamanlarda bile yıllık 3-4 milyonu geçmedi erkek takımın bütçesi, iki takımın beraber 6-7 milyon euro gördüğü sene sayılıdır. 35-40 milyon euro lafıyla ilgili birkaç fikir var kafamda.
Başkana şubeyle ilgilenenler tarafından verilmiş yanlış bir bilgi olabilir. İyi bir takım için bu miktarlar lazım diye. Bu ihtimal sosyal medyada özellikle çok dillendiriliyor. Bunun gerçek olmadığına inanmak istiyorum tüm samimiyetimle.
Yine sosyal medyada çok dillendirilen bir diğer olasılık, başkanın kamuoyunda şubeye tepki uyandırmak için söylediği bir laf olabilir. Bu da pek inanmak istemediğim ama yönetime geçtiklerinden beri yaşananları alt alta koyup düşününce çok sırıtmayan bir ihtimal.
Üçüncüsü ve benim de kendi fikrim, başkanın kendi döneminde geçmişten kalan borçlar ve fiba davalarıyla ilgili ödediği para olabilir. O zaman da başkan çıkıp şunu diyecek, senede 4-5 milyon bütçeyi güç bela harcayan şube nasıl 40 milyon euro borç yapmış? Hangi sporcuyla ne kadara anlaşıldığı çok ulu orta yazmasa da sır değil artık. Çıkıp anlatsınlar biz de bilelim nereden nereye çıkmış bu 40 milyon euro. Kim hangi transferden kaç para komisyon yemiş, kim tatilini kulübün sırtından bedavaya getirmiş, nasıl yenmiş bu paralar biri çıkıp anlatsın...
Bir de şu bahanenin ardına sığınmaktan vazgeçmesi lazım Galatasaray yönetimlerinin. Tribün gelirimiz yok, store gelirimiz yok,cepten para veremeyiz...
Kimse sizden cepten para vermenizi istemiyor zaten. Bugün tüm Avrupa'da müessese takımları var. Kulüp takımları da aslında müessese takımları. Yönetim müesseselerde oluyor, kulüpler de o takımlara bir arma, bir camia kazandırıyor. Fenerbahçe bugün o sebeple rekabetçi olabiliyor tüm looser karakterine rağmen. Çünkü Ülkerspor ile birleşti, o gelenek lobi altyapı ve idari konular Ülkerspor mirası. Efes zaten müessese takımı. Karşıyaka-Pınar birlikteliği de ilk bakışta öyle görünebilir ama orda olay tamamen Selçuk Yaşar'ın kişisel desteği, kulüp yönetiminde. Ona rağmen "lokomotif" futbol takımı amatörün eşiğindeyken basketbol takımı hep ligde belli bir seviyenin üzerinde...
Bugün iki ligin de sponsoru var. Kadınlar liginde belediye takımı ya da müessese takımı olmayan sponsorsuz tek takım Galatasaray. Erkeklerde de Doğa Sigorta ile anlaşmamız var, o da dönemlik bir anlaşma. Galatasaray erkek basketbol takımının bir, kadın basketbol takımının üç Avrupa kupası var. Özellikle kadınlarda ligde en çok şampiyon olan ikinci takımız. 2 sene önce kurulmuş 2 sene sonra ne olacağı meçhul takımlar sponsorluk üzerine sponsorluk imzalarken koskoca GALATASARAY markasına sponsor gelmemesinin sebeplerini yönetim kurulları şubenin içinde aramalı artık.
Bunun sebebi de basit aslında. Kimse yolunacak kaz ya da silkelenecek keriz değil. Kimse hesabını soramayacağı, takip edemeyeceği parayı size gözü kapalı vermez. Senelik 4-5 milyon euro bütçelerle 40 milyon euro borç yaratabilecek kadar hesapsız kitapsız ve karanlık yapılara dahil olmaz. Kimse sizin abiniz, amcanız, yeğeniniz, emmoğlunuz keyif sürsün diye de sponsor olmaz.
Madem kar-zarar, ekonomi bu kadar önemli tüccar ağzıyla konuşayım. Kadın basketbolda canını dişine takan pırlanta gibi bir takıma ve koça beginner level bir arazi mafyası dışında sponsorluk verecek kimse çıkmıyorsa bu ülkede; bu ülkenin değil yönetimin ayıbıdır. Galatasaray erkek takımı Ergin Ataman'ı, Oktay Mahmuti'yi mobbing yaparak kovabiliyorsa, üç senedir sokak turnuvasından toplanmış gibi kadrolar kurup bununla övünebiliyorsa bunun açıklaması maddi konulardan ötededir. Oktay Mahmuti'yi o perforansına rağmen tazminatıyla kovup yerine Erman Kunter'i getirbilecek bir yapıya kim niye para yatırsın?
Bu gerçeklerle bir an önce yüzleşin. Yüzleşecek yüreğiniz yoksa da yalan dolan laflarla milleti iyice galeyena getirmeyin...
Galatasaray'ın her kuruşunun peşindesiniz madem önce etrafınızdakilerden başlayın...