Hocam,
Keep'in 2/2 atıp Tuborg'u İzmir'de yendiğimizde "mucize bu" dediğimi dün gibi hatırlıyorum.
Ama sen benim (ve bir çok Galatasaray Basketbol takipçisinin) mucize kavramımı aldın, çok başka boyutlara taşıdın.
Dile kolay, ilk sene TBL final, ilk EL deneyimi, Prokom'u 14 sayıdan gelip yenme, Barcelona'yı 20 sayıdan gelip neredeyse yenme...
İlk senede son 16'ya kalma, ikinci tur gruplarında evinde 3/3 yapma, 2012 EL finali oynayan iki takımı da mağlup etme...
Gururumuzu okşayan demeçlerin, dizinin üstünde duruşun, hakemlere verdiğin ayarlar...
Hiç mi hatan olmadı, bence oldu tabi, sonuçta hatasız kul olmaz. Mesela transferde bazı yabancı tercihlerin, bazı maçlardaki oyuncu tercihlerin, elden kayıp giden bir kaç maçta takımın karakterine uygun olarak davranamaması ve senin de buna uygun hamleleri yapamaman...
Ama biz seni böyle sevdik hocam, sevabınla, günahınla...
Ben sana hiç kızmadım. Çünkü sen her maçta son kornaya kadar bana o maçın gelebileceği ümidini aşıladın.
Hiç bir mağlubiyetten sonra üzülmedim. Çünkü yaşattıkların çok başkaydı.
Biliyordum ki bu takım bugün mağlup olsa da bundan bir kaç yıl sonra çok başka yerlerde olacaktı, sayende...
Büyük resim hep pozitifti.
Ama uzun zaman sonra ilk kez üzüldüm, senin gidişine, zira resim bozuldu, bulandı...
Umutlarım azaldı, ufacık kaldı...
Geçmişe gitsem de orada kendime olanları anlatsam, en azından doya doya üzülsem diyorum...
İnşallah geri gelirsin hocam.
Seni seviyoruz