Mahalledeki tüm çocuk sesleri kesildi, ben de diyorum, bu sabah neden ortalık bu kadar sessiz
Kanalları dolaşırken, NTV'nin spor haberlerinde durdum, haberi duyunca, direk evde Abdürrahim Albayrak turu attım, timsaha falan yattım. Ben Lakovic'i ezelden beri çok sevenlerden, hayranlık duyanlardan biriyim. Hele Lorbek ile Milli Takım'da oynadıkları o muazzam şampiyonadan sonra, daha da bir mest olmuştum. Yürüyecek hali yokken, 1-2 dakika dinlenerek maçlar oynarken, hala çıkıp en kritik yerlerde sokuyordu şutlarını. Muazzam bir hücumcu. Uzunları besler, el üstü atar, drive üzerinden atar, hücumda her türlü sayısını atabilecek opsiyonlara sahiptir. Zaten Lakovic ile özdeşleşen bir drive ardından, kayarak attığı şut imza atışıdır. Defansta defoları bulunduğunu hemen herkes biliyor. Çoğumuzun ilk bakışta yanlış tarzda oyuncu diye yorumladığı Gordon transferinin neden yapıldığı da Lakovic'ten sonra daha açıklık kazandı.
Transfer dönemi başından beri söylediğimiz saf hücumcu, winner, skorer sıkıntısı vardı. Yabancıların level atlattıracak oyunculardan olması gerektiğini ve sorumluluk almaktan kaçmayan oyunculardan olması gerektiğini söylüyorduk. Lakovic ile bu sıkıntının önemli bir kısmı çözüldü. Zira Lakovic kariyeri boyunca hep bu işleri yapmış, hep zirvelerde dolaşmış bir adam. Kazanmak nedir, nasıl sonuca gidilir, şu aşamada Lakovic'ten daha iyi bunu bilen bir adamı almamız pek mümkünlü değil.
Hastasıyız, Jaka Reyiz'in...