Uzun zamandır buraya yazmıyordum ama yazmam gerek diye düşünüyorum. Olaya aynı açıdan bakılıyor hep. Hatırlarmısınız bir Çekiç atma şampiyonumuz vardı "Eşref Apak". Olimpiyat üçüncüsü olmuştu. Ama hocası sonrasında açıklama yapmıştı "Ben artık Eşref'e yetemiyorum ona daha iyi bir hoca bulmalı diye" Nitekim Eşref bir açıklama yaptı. "Ben eskiden çekiçi, -dış açı- atıyordum artık -iç açı- atmaya başladım daha iyi dereceler alacağım" diye. Hocası çünkü alt yapı eğitimi verebildiğini ama bir noktadan sonra onu geliştiremediğini itiraf etmişti. Eli öpülesi bir adam olduğu kesin.
Şimdi gelelim GS'a. Ceyhun hoca ufak takımlarla efsaneler yaratan, savunma düzenini iyi oturtan, Türk kadın basketbolunda önemli bir koç. Ama gelinen noktada anladığım o ki, oyuncuyu bir yerden sonra bir sonraki aşamaya geçirmek konusunda yetersiz kalıyor. GS kadın basket takımındaki oyuncuların GS'a gelmeden ve GS'a geldikten sonraki hikayelerine bakarsak daha net anlayabiliriz bunu.
Bahar, Işıl, Gülşah, Melisa, Ayşe hepsine bakabiliriz. Işıl'ı hepimiz biliyoruz öyle her maç 20 sayı atan bir oyuncu değildi ama potayı gördümü de şutunu esirgemeyen bir oyuncuydu. 10 sayıyı her maç atabiliyordu. Bahar (yanılıyorsam düzeltin) 2009 Avrupa da yılın genci seçilmişti (ki bir sene sonra da Gülşah o listede 2. olmuştu) Gülşah GS'a geldiğinde serbest atış atar gibi üçlük atıyordu. Ki GS'daki ilk resmi maçında Cumhurbaşkanlığı kupası maçında İpekçi'de FB'ye karşı bir çok üçlük atmıştı el üzerinden. Melisa zaten bize gelirken ligin sayı kraliçesi olarak geldi. Şaziye'yi hocadan iyi tanımamıza imkan yok. Kariyeri boyunca şutu oturduğunda D.Taurasi'den daha tehlikeli bir şutördü, otomatiğe bağlar atardı. Nitekim Avrupa şampiyonasında da bunu yapmıştı. Ayşe Cora'nın milli takımda nasıl şut atabildiğini biliyoruz. Peki ne oluyor da bu oyuncular düzenli şekilde şut atma konusunda geriye gidiyor. Ne oluyor da bu oyuncular şut kullanmamaya başladı? Yani rastlantı mı bu sizce? Bahar, Gülşah, Işıl, Melisa'nın birden Ceyhun hoca ile çalışmaya başladığından beri şuttan kaçmaları veya başarısız kötü şut atmaları?
Şurası kesin ki kimse Ceyhun hocadan daha iyi bilemez takım oyununu. Bir takımın tüm parçlarının takıma hizmet ederek takımı başarıya götüreceğini. Ama ortada geldiğimiz nokta da görüyoruz takım yabancı oyuncuların hegamonyasına dönmüş durumda. Vici Aistes maçında ağzımıza bir parmak bal çaldılar. Ertesi maçla birlikte gene eski görüntüye döndük. Buyrun bakın Prag maçında kim kaç şut kullanmış kaç sayı atmış? Ben oyuncuları ne zaman yakalasam "şut at! şut at! şut at!" diye kendimce baskı yapıyorum ama bunda sorumlu olan oyuncumudur sadece?
Son maçtan bir enstantane anlatayım. Gülşah bir üçlük denedi, girmedi bıraktı. Sonrasında gene pozisyonu oldu, atacaktı atmadı. Hoca kenardan bağırdı "gülşah korkma!" diye gülşah o topu kullanamadı (az kalsın steps yapıyordu) içeri girdi "saçma" bir şut kullandı, ribauntu prince aldı ve Gülşah'a pasını verdi Gülşah'da gene pota altında bitirdi bu kez. Ve sonrasında bir daha da şut atmadı. Her oyuncudan aynı katkıyı alamazsınız. Önemli olan oyuncunuzun belirgin özelliklerini öne çıkarmaktır. Tamam tabii ki takım savunma yapsın ama eğer Şaziye hücum anlamında daha büyük tehlikeyse, savunmasına ağırlık verdirirken onun şutundan yararlanmamız lazım. Ama gelinen noktada biz -Gülşah'ın savunması kötü- diyoruz, Saziyeyi -savunması iyi- diye övüyoruz. Şaziye savunma hatası yaparsa 6 sayı yeriz bırakırsın Şaziye'yi 10 sayı atar o açığı kapar. Üstelik onun hücum opsiyonu yaratması, Dee'yi, Tİna'yı rahatlatır. Yoksa tut Dee'yi, tut Tina'yı takımın işi bitiyor. VICI Aistes bu yüzden bize karşı hazırlıksız yakalandı. Takımın tüm oyuncuları potaya yürüyünce, Dee ve Tİna'ya hazırlanan rakip afalladı. Ki o takımın Ros Casares'i nasıl yendiğini de bu hafta (en azından skor anlamında) gördük. Üstelik takımın tüm hücum opsiyonları Dee ve Tina üzerinden dönünce Dee agresifleşiyor baskıdan dolayı. Tina aşırı efor sarfediyor yoruluyor.
Ceyhun hoca bu anlamda şanslı, çünkü oyun çizilmesi durumunda 3 numarada Şaziye ve Gülşah gibi iki saf şutör ve gerektiğinde içeri kat edecek hızlı ataklar başlatacak bir Alba Torrens gerçeği takımında var. Takım içinde onlara göre oyun çizmesi gerekiyor. Işıl'ın rakip için şut tehditi olması gerekiyor. Ros Casares maçında Işıl 5 sayı buldu boş atışlarından, rakip takım hocası anında mola aldı. Büyük ihtimalle "nereden çıktı bu!" demiştir. 3. periyot Gülşah 1 üçlük buldu, hocaları gene mola aldı. Çünkü rakibi koşullandırmışız 2 oyuncu üzerine.
Prince evet sayı atıyor dikine gidip rakibin dengesini bozuyor, sayı buluyor. Ama topu hep elinde tuttuğundan rakip sayı da yese oyunun sonuna diri kalıyor bu arada defansda alan savunmasının dengesini bozucu etkisi dolayısı ile (tek uzunla eli mahkum sık sık zone yapmamız gerekmesine rağmen) zone'a döndüğümüzde yıpranıyoruz rakip kolay sayı buluyor.
Daha önce fikrim, Işıl-Prince-Dee-Bahar-Tina 5'i idi. Ama artık vazgeçtim. Özellikle avrupalı rakiplere karşı sahada Işıl ile Prince aynı anda olmamalı. Eğer ikisi aynı anda sahadaysa Zone yapmamalıyız. Ve tekrar ısrarla söylüyorum Şaziye, Bahar, Gülşah'dan biri-ikisi sahadaysa, kesinlikle onları da içeren hücumlar çizilmeli. Tina'nın yapacağı perdeler, oyun kurucumuzun kim olduğuna göre şekillenmeli. Oyun kurucu Işıl ise Tina perde yapabilir ama Prince'de ise topdan farklı yere kaçarak Prince'e koridor açmalı. Çünkü her rakip, Tina'yı 2 oyuncu ile tuttuğundan driplinge gidebilen Prince ve Dee için avantajdır bunlar. Alba sahadayken 4-5 numaralarımız ortayı boşaltacak topsuz oyunları oynamalı. Oyunun kilitlendiği zamanlar Tina dışarı çıkıp Dee'nin önünde perde olup ona şut imkanı vermeli. Basit yavaş oynanan P&R'ler denenmeli. Gülşah eğer savunma da yavaş kalıyorsa 4 numarada değerlendirilsin savunma da. Genişliği ile kendi pota altımızda rakibi uzak tutması sağlanabilir. Hücumda gene geçsin 3 numaraya. Her set hücumunda topun en az 5-6 pas yapılması sağlanmalı. Bu rakip defansı yorar. En azından mental anlamda topu takip etmekten dolayı mental yorulurlar.
Bunlar benim gibi orta zekalı birinin yorumları. Ki Ceyhun hoca bundan çok daha fazlasını biliyordur. Ama gelinen nokta, Prag maçında Dee'nin molada kendi takım arkadaşlarına isyanıdır. Çünkü her işi ondan beklersen, o topların girmediği bir gün olduğunda, sorun yaşarız. Ceyhun hocanın yıldız yönetimi konusunda da sorunları olduğunu düşünüyorum bu noktada. Sırf bu yüzden, saha dışı yönetim için, idari eksikliklerin kapanması için Mihriban'ı istiyorum takıma. Ama saha içi düzende de yapacakları için biraz elini taşın altına sokmalı Ceyhun hoca. Dee'nin kenara geçmesi için Dee'nin iznine ihtiyacı yok mesela.
Hoca şunu anlamalı, Dee'den 38 dakikada alacağı verimden daha fazlasını alır 32 dakikada. 38<32 dir bu anlamda. Tina 40 dakika oynayıp sahada 10 dakika kolunu kaldırmadan oynayacağına 33-34 dakika oynarsa o kol hep havada olur. Bunun için ligde Sylvia var avrupada da Matic'i Melek'i kullansın o dakikalarda. Varsın o süreçte rakip bizi yakalasın ya da fark açsın. Oyunun son 6-7 dakikası gene yakalar bu takım onları, diri bir Tİna ve Dee ile. Bunun için tabii ki hücum opsiyonlarında çeşitlilik sağlarsa, bu oyuncuların saha içi aktif dinlenmesini de sağlarız.
Çok uzattım farkındayım. Gülşah'ın yetersizliğine bu yüzden katılmıyorum. Evet Gülşah şu an savunma katkısı vermiyor. Hücumda şut kullandırılmıyor. Ama bazı oyuncular için savunma daha sonra öğrenilecek bir durumdur. Biz önce oyuncunun iyi bildiğinde mükemmelleşmesini sağlayabiliriz. Ray Allen ilk baskete başladığında, hatta yıllarca savunma yapan bir adammıydı? Zaman içinde bu savunma özelliğini arttırdı. Hele Seattle'da sadece atardı, savunma da elini kaldırmazdı. Gülşah'ı da bir nevi Ray Allen gibi düşünüp önce şutundan faydalanabiliriz. Ki misal Geçen sene fİnal serisi ilk maçında, 13 sayıdan geri dönüşü sağlayan Gülşah'ın savunması değil hücumuydu.O maçta da aynı Gülşah vardı sahada savunma yapamayan Gülşah.Ama 13 sayıdan geldik maçı son topa taşıdık (Tamika'nın top kaybı) Bunu sadece ben mi düşünüyorum?
Ha hepsine rağmen Gülşah hücumda da mı verim veremiyor? O zaman yollarız tabii ki atla deve değil. GS'dan giden ilk oyuncu olmayacaktır. Ama bilmemiz gerekiyor Gülşah'ın potansiyelini.
Hocayı böyle kolaylıkla eleştiriyorum çünkü Ceyhun hoca olgun bir insan. Zamanımız olsa karşılıklı otursak ona da bunları söylerim, eminim o da dinler ve kendince doğrularını anlatır. Ama oyunculara bunları daha zor söylerim. Çünkü onlar da 20'li yaşlarda, çocuk-ergen sürecinden yeni yeni çıkan insanlar ve benim eleştirilerim onları daha çabuk yıkar. Bu yüzden oyuncularımızla ilgili eleştirilerimi yaparken daha dikkatli kelimeler seçiyorum. Ben o yaşlardan geçtim. Sizlerde o yaşlardan geçtiniz veya geçiyorsunuz. Bunu bilerek hareket ediyorum. Sonuç olarak bu takımda takıma yetersiz olduğunu düşündüğüm tek oyuncu Matic. Irkçılık yaptığım sanılmasın ama o yabancı ve yaşı fazla. Yani Gintare olsa belki gelişir derdim. Ama Matic'te bu artık imkansız. Üstelik yararı yok ve yabancı olduundan o anlamda tercih şansımız çok fazla. Yerli oyuncuda tercih şansımız yok gibi, sepet dar çünkü. Bu sebepledir ki Gülşah Ayşe Melek Bahar konusunda hassasım. Onlardaki potansiyeli biliyorum. Zaman içerisinde hepsi bize fragman geçtiler bunu. Bu fragmanı gösteren de potansiyel var demektir. O zaman teknik kadronun görevi, o potansiyeli ortaya çıkarmaktır. Sistemime göre oyun değil kadroma göre oyun anlayışı oturmalı. Ki bunu Dee-Tina için yapıyorsak diğer oyuncuları da buna katmalıyız. Misal yarınki İstanbul maçında eğer Ayşe Cora 10-15 dakika süre almayacaksa, Gülşah'a bir oyun çizilmeyecekse. Şaziye en azından 5 şut atmayacaksa gönderelim bu kızları yetenekleri körelmesin. Kulüp bütçesine de ziyan. Sonuçta karın tokluğuna oynamıyor bunlar.
Burda bir ek yapmak istiyorum. Sylvia ve Tina geldiğinden beri herkeste aynı anlayış var. -Ohh Işıl'ın işi kolaylaştı sıkışırsa at topu havaya Tina veya Syl tutar sayıyı bulur- gibilerinden (biraz abartıyorum). Oysa ki çift uzunla oynamak büyük bir taktik zenginlik sağlayıcı faktördür. Ve onları birlikte oynatmak için sayısız hücum varyasyonu yaratılır. Eğer o hücumlar çizilmezse, 2 uzunla oynayıp iki uzunumuzu da 25-30 dakika da yorgunluktan bitap hale getiririz. Basketbol geniş rotasyonu olan takımların kazandığı bir spordur. 7-8 oyuncu ile sezonu bitirirsen playofflar geldiğinde çuvallarsın. En bariz örneğini Erkek baskette geçen sene FB final serisinde seri uzadıkça ayakları yavaşlayan oyuncularımızda görebilirler, NBA serisinde Miami'nin tükenişini de.Ki Kayseri serisinde bir maçı kaybetme pahasına Bahar'ı Sylvia'yı 10-15 dakika dinlendirseydi, FB final serisinde hem hafta sonu maçlarının ipekçi'de yapılması avantajını ele geçirecektik hem de o oyuncuların seriye daha dinç çıkmasını sağlayacaktık (ki bilmiyorum ama belki Melisa 4. maça oynayacak şekilde iyileşmiş olabilirdi de)
Dilerim Ceyhun hoca yerli oyuncularımızın daha çok dakika aldığı rotasyonu oturtur. Onların şut kullanacağı hücumları çizer, sistemli şekilde takımın aktif saha içi dinlenmesine katkı verecek kenar katkılarını arttırır. Ama bunları yapmaz oyuncular aynı yerinde sayıyorsa, aklıma sıklıkla Eşref Apak'ın eski antrenörü ve sözleri gelecektir.
NOT: Özellikle ligdeki ufak takımlarla olan maçlarımızda direk vurup yıkmak için savunma dan ziyade hücumu düşünmek koş koş at yaptırmak mantıklı olacaktır. Zira biz atarız %45 ile rakip atar %35 ile gene biz kazanırız ve oyun, oyuncularımızın hafta içine yorulmadan hazırlanabileceği bir tempoya kavuşur. Ama görüyoruz ki ufak takımlarla oynarken bile bir savunma sertliği yakalama sevdası yüzünden rakibi vurup geçemiyoruz ve her maçımız maç sonuna kadar stresle sürüyor. Oyuncuların mental anlamda da yorgunluğuna yorgunluk katıyoruz. Şu 21 aralık çarçabuk gelse de biraz dinlenebilse şu kızlar