Gündemden

GS STORE'DAN 8 MART İNDİRİMİ!..

Kulübü'nün lisanslı ürünlerini satan Galatasaray Store, ''8 Mart Dünya Kadınlar Günü'' çerçevesinde özel indirim başlattı.

Sarı-kırmızılı kulüpten yapılan açıklamaya göre, mağazalarda bugünden itibaren 8 Mart'a dek, 2010 Kış Koleksiyonu'ndaki tüm kadın ürünlerinde yüzde 15 ekstra indirim uygulanacak
 
GALATASARAY'A HAYRANDIM"

Sezon sonu serbest kalıyorum. Tabii ki hedefim üç büyükler. Küçükken takım tutmuyordum ama UEFA'yı alan G.Saray'a hayrandım... Türkiye'den örnek aldığım tek isim Hakan Şükür"

Mehmet Batdal Takvim'e konuştu...

* Bucaspor son haftalarda önemli bir çıkış yakaladı ve Süper Lig'in kapısına dayandı. Sence sezon sonunda hedefe ulaşabilecek misiniz?

Açıkça söylemek gerekirse sezon başı kimse bizden böyle bir başarı beklemiyordu. Fakat son haftalarda hem bizim üst üste önemli takımları yenmemiz hem de rakiplerimizin puan kaybetmesiyle çok önemli bir konuma geldik. Önemli bir fikstür avantajımız da var. Biz alt sıradaki takımlarla oynarken, rakiplerimiz birbirleriyle karşılaşacak. Tabii ki her maç çok zorlu geçecek. Fakat bu şekilde devam edersek hedefe ulaşacağımıza inanıyorum. Camia olarak Süper Lig'e şartlanmış durumdayız. Bunu da başaracak güçteyiz.

YA ŞİMDİ GİDERİM YA DA BU İŞ YATAR!

* Devre arasında Manisaspor'a transferin kesinleşmişti. Fakat son anda gerçekleşmedi. Neden böyle bir olay yaşandı?

Sezon sonunda Bucaspor'la sözleşmem sona eriyor. Birçok takımla ismim geçti fakat devre arasında sadece Manisaspor'la ciddi bir görüşmemiz oldu. Benim isteğim, giderken Bucaspor'a para kazandırmaktı. İki kulüp de anlaşmaya varmıştı. Fakat sezon sonuna kadar Buca'da kiralık oynamam, sezon bitince de Manisaspor'a gitmem istendi. Ben de bunu kabul etmedim. Yöneticilerimle yaptığım son görüşmede, "Ya şimdi giderim ya da gitmem" dedim. Bu yüzden transfer yattı.

* Bucaspor'la sözleşmeni uzatacak mısın?

Kulübümden yeni bir teklif almadım. Belki motivasyonumu olumsuz etkiler diye görüşmediler benimle. Fakat Süper Lig'e çıkarsak görüşme olabilir diye düşünüyorum. Süper Lig'de Buca formasını giymek bana gurur verecektir. Sonuçta burası benim yuvam . Sezon sonu mutlaka beni isteyen takımlar olacaktır. Üç büyüklerde oynamak her futbolcu gibi benim de hayalim.

* Bugünlerde "Ben çocukluğumdan beri "...." takımı tutuyordum" sözü çok moda. Sen küçükken hangi takımlıydın?

Küçükken hiçbir takımı tutmuyordum. Futbolla çok ilgiliydim ama her takıma eşit uzaklıktaydım. Fakat UEFA'yı kazanan Galatasaray'a hayranlık duyuyordum. Şu anda profesyonel bir futbolcuyum. Geleceğim açısından en doğru kararı vereceğim.

İSTANBUL' UN GECE HAYATI BANA ÇEKİCİ GELMİYOR

* "Gelecekte ben de onun gibi olmalıyım" dediğin bir futbolcu var mı?

Hakan Şükür benim için tek idoldür. Hem Galatasaray hem de Milli Takım'da çok önemli başarılar yakaladı. 90 dakikada müthiş mücadele ediyordu. Asistleri ve golleriyle komple bir futbolcuydu. Umarım ileride onun gibi bir futbolcu olabilirim. Şu anda dünya futbolunda hayranlık duyduğum isimse Barcelona'da oynayan Zlatan İbrahimovic. Hem çok güçlü hem de çok teknik. Şu anda onu tek geçerim diyebilirim.

* Anadolu'da top koşturan genç futbolcular için İstanbul'un gece hayatı her zaman çekici gelmiştir. Senin İstanbul geceleriyle aran nasıl?

Bazen maçlardan kalan boşluklarda ve tatillerde İstanbul'a geliyorum. Fakat İstanbul'un gecelerinin benim için hiçbir çekici yönü yok. Buca'da ailem ve arkadaşlarımla olmak benim için her şeyden özel. Eğer İstanbul'a transfer olursam, sadece futboluma bakarım.

HİDDİNK'LE ÇALIŞMAK İSTERİM

Her Türk futbolcusunun hayali Milli Takım'da oynamaktır. Ümit Milli Takım formasını giydim. Fakat artık yaşım tutmuyor. Bu yüzden gözüm A Milli Takım'da fakat o noktaya ulaşmak için mutlaka Süper Lig'de oynamak gerekiyor. Hiddink çok önemli bir hoca. Onunla çalışmak isterim.
 
33.jpg


Dos Santos paradoksu
13.03.2010
Zamanında 'yaşlı' ve 'kalitesiz' bir kadrosu olduğu için beğenilmeyen Galatasaray'ın Real Madrid'e elendiğini zaman yerden yere vurulduğunu gören biri olarak, iki hafta önce "futbolcu değil" denen Giovani Dos Santos'un neden Eskişehirspor karşısında oynatılmadığını sorgulayanları daha iyi anlayabiliyorum aslında.

Futbola ve futbolun figürlerine olan bakış açımızda bir sorun var. Bu gündelik bir paradoks da değil aslında, yıllardır süregeliyor. Futboldan ne istediğimizi bilmiyoruz, zaman zaman ne söylediğimizi de. Önce kendi içimizde çelişiyoruz, ardından kendi içerisinde çelişenleri sorgulamaya kalkıyoruz, tartışmaya başlıyoruz.

Düşüncelerimiz bazen kör bir kuyunun dibi gibi, bazen sığ, çıkamıyoruz o buhrandan, aşamıyoruz düşüncelerimizi, kendi gücümüzü. Hedefte 'amansız' başarı varsa ya da 'ne pahasına olursa olsun' sürekli kazanma arzusu düşüncelerimiz, hislerimiz, isteklerimiz de köreliyor. Yaman çelişkiler, ön yargılar, ne olursa olsun eleştiri sürüncemeleri konunun aslını Galatasaray'dan alıp, Türk futbolunun açmazlarının çıkış noktasına kadar sürüklüyor.

Futbolun içerisinde olan öğelerin yönetiliş şeklini eleştirebilir, kazanımları sorgulayabilir ya da ortada elle tutulur hiçbir şey yokken bile sorgusuz, sualsiz destek bayrağını taşıyanların en ön sırasında kendinize bir yer bulabilirsiniz. Meşin yuvarlak hakkında söylediklerinizin hiçbir hesabı, kitabı yoktur, kimse size hesap sormaz, yargılamaz ya da sesinizi bir kademe alta indirmez. Demokrasinin doruk noktasıdır aslında o yeşil zemin!

Bir sporsever değil, futbolsever olarak bu ucu olmayan demokratik futbol sürecinden ve bu sürece yön veren kalemlerden beklediğim, istediğim tek şey aslında kararlı bir yapıdır, çelişmeyen, dik durabilen, rüzgara göre sallanmayan düşüncelerdir.

Çelişki ve ön yargı açılımının merkezinde bulunan düşünürlerin, Giovani Dos Santos'u kötü bir futbolcu olarak yorumladıktan iki hafta sonra, Meksikalı oyuncunun Eskişehirspor maçında neden oynatılmadığının hesabını Frank Rijkaard'a sormaya hakkı yoktur.

Ya da Kasımpaşa maçından sonra göklere çıkartılan, binbir türlü methiyeler düzülen Galatasaray'ın Eskişehirspor karşısında aldığı mağlubiyetten sonra yerden yere vurulması da benim için arzuladığım futbol kalıbının içerisini doldurmaz.

Benim için savunulan görüşün anlamlandırılması, körü körüne bağlılık, tutuculuk ya da destekçilikten de geçmez. Ortada bir olay varsa, bunu tüm yönleriyle anlatmaya çalışırsınız, görüşlerinizi sağlam bir temele bağlar, üç gün sonra değişmeyecek fikirler üretir ve bunu sunarsınız. Hepsi bu. Anlatmak istediklerimizi futbol basınının gerçeklerinden yola çıkarak; Galatasaray'a uyarlayalım.

Sezon başından bu yana söylediğimiz gibi, Galatasaray bu ligin en iyi ve en kaliteli kadrosuna sahip. Kadro öyle bir kaliteli ve kreatif ki, düşünün takımın en önemli iki oyuncusu Kewell ve Baros sezonun kırılma haftalarında hastane hastane dolaştı. Sabri yoktu bir de, Hakan Balta...

Bu oyuncuların takım içerisinde değeri, Mehmet Topuz, Uğur Boral ya da Özer Hurmacı'nın olmaması ile aynı değer rakımına sahip değildir. O yüzden rakip takımların da sakat oyuncuları vardı safsatası, kadro derinliği ve kalitesini görmek açısından ölçü olamaz. Kewell ve Baros'un olmaması, Alex ya da Emre'nin, Ferrari ya da Ernst'in olmaması gibidir aslında.

Bu açıdan bakıldığında bile Galatasaray'ın mevcut kadro ile yarıştan kopmayışı yıpratıcı, aşağılayıcı eleştirileri beraberinde getirmemeli, yeni kurulan kadro ve getirdikleri, yeni teknik ekip ve sakatlıklar Frank Rijkaard'ın teknik adamlığını sorgulamaya yetmemelidir.

Yıllar önce Hiddink'i aşağılayanlar ve bu ülkeden kovmaktan beter edenlerin, 10 yıl sonra Hiddink'i alkışlamaları aslında Frank Rijkaard hakkında düşünülenleri bir kez daha süzgeçten geçirmeye zorunlu kılmaktadır.

RIJKAARD'A İNANIYORUM, ÇÜNKÜ;

Frank Rijkaard inanıyorum, çünkü deniyor, araştırıyor, beklemiyor, hamle yapıyor ve elindeki malzemeden maksimum verim alabilmek için çabalıyor. Servet'i kesiyor, Emre'yi oynatıyor. Doğru ya da yanlış, tartışırız ama ben bu hamleyi anlamlandırabiliyorum.

Türk Milli Takımı'nın temel sorunu savunma ise ve o savunmada Servet oynuyorsa, Galatasaray'ın da yıllardır süren sorunu savunma ve orada da Servet oynuyorsa, burada kanayan bir yara vardır.

Ya Servet'tedir sorun ya da kurgudaki partnerinde. Servet-Meira, Servet-Emre Aşık, Servet-Gökhan Zan, Servet-Emre Güngör ve Servet-Lucas Neill, Galatasaray'ın son üç sezondaki savunma kalbi. Tüm denklemler de Galatasaray savunması sıkıntılı...

Has adam Servet, beş farklı adamla oynayıp hala Galatasaray savunması kötüyse o zaman o bölgeye bir neşter vurmak gerekiyordu, Rijkaard bunu yaptı! Servet'i değil Neill'ı birinci adam ilan etti ve artık partneri değişen Servet değil, Neill oldu.

Yapılan hamle, Servet'in kötü futbolcu olduğu ya da Galatasaray savunmasının tümden düzeleceği, kusuruz bir yapıya kavuşacağı anlamına da gelmiyor. Ancak, Rijkaard düşünüyor, sancıyı belirliyor ve deniyor.

Frank Rijkaard şu ana kadar kimsenin yapamadığını yaptığı, iyi görünen ancak kanayan bir yarayan müdahale edebilme cesaretini gösterebildiği, Emre Güngör varken Mehmet Topal'ı stoperde deneyerek, topla çıkan bir savunma kurgusunu oluşturmak istediği, Mehmet Topal ve Mustafa Sarp'tan oluşan 'tek tip' ön libero mevkine müdahale edip topla olan ilişkisi Topal ve Sarp'tan daha iyi olan Ayhan Akman'ı o bölgede deneyebildiği ve tüm riskleri alabildiği için iyi teknik adamdır ve teknik adam kavramının içerisini taşarcasına doldurur!

Kariyerinde 24 kez şampiyonluk sevincine şahit olmamış insanların, 24 kez şampiyonluk sevinci yaşamış Frank Rijkaard'a olur olmaz 'sallamalarını' bir kenara bırakacak olursak, bir önceki yazımda da üzerinde durduğum gibi Rijkaard'a inanmam, ona körü körüne bağlılığı da beraberinde getirmiyor.

Takım için merak ettiklerim var ancak aklıma takılan her soruda da biraz neden bulabiliyorum aslında. Mesala Caner'in sol bek oynatılmasını sorguluyorum, neden dediğim zaman; Hakan Balta'nın sakat olduğu cevabını alıyorum. Caner gibi aktif bir oyuncunun sol bek oynamasından, oynatılmasından rahatsız oluyorum, Caner oynayacağına Uğur oynasın diyorum zaman zaman ama o da sakat! Uğur sakat olmadığı zaman Rijkaard, onu da denedi.

Orta sahaya bakıyorum, Mehmet Topal - Mustafa Sarp ikilisi bir bileşen gibi. Olmaz diyorum! Rijkaard, Ayhan'ı da o bölgede kullanmayı deniyor. O bölgenin arasına sıkıştırılan bir Elano var. Belki o sıkış trafikten Elano çıkartılıp Mehmet Topal, Ayhan ya da Mustafa Sarp'tan biri ile bir ikili oluşturulabilinir.

Düşünüyorum, düşünüyorum, her düşündüğümde, her düşünüleni irdelediğimde ve tüm eleştirileri toparlayıp bir hesaplaşma oluşturduğumda kafalarda ucuşan yüzlerce senaryonun, binlerce varyasyonun olduğunu görüyorum.

Biz düşünüyoruz, futbolcular ile bir idmana çıkmayan, konuşmayan, form durumlarını ya da teknik özelliklerini özümsemeyen bizden bahsediyorum. Bir de Rijkaard'ı düşünün!..
 
Rijkaard kızdırdı

Galatasaray?ın tecrübeli çalıştırıcısının, ?Rakipler Bursaspor?a karşı büyük takımlara karşı oynadıkları gibi oynamıyorlar? açıklamasına tepki yağdı. Süper Lig?de görev yapan hocalar, her maça kazanmak için çıktıklarını, kesinlikle takım ayrımı yapmadıklarını belirttiler

?Ben nasıl maç hediye edebilirim?

Belki tercüme hatasıdır! Rijkaard gibi değerli spor adamının bu sözünü anlamak mümkün değil. Böyle bir söylemi olacağını düşünmüyorum. Çünkü çok centilmen bir kişi.
Bugüne kadar Trabzonspor dışında bir tek Anadolu takımı şampiyon olamadı. Böyle olsa başka şampiyonlar da olurdu. Kazanılan her maç KDV dahil 450 bin lira... Bu işin maddi yanı... Manevi anlamda bakarsanız, kimsenin durumunda bir rahatlık yok. Düşme potasından çıkanlar da UEFA Kupası için mücadele ediyor. Hangi takım böyle anlayış içerisinde oynayabilir.
Ben nasıl maç hediye edebilirim. İki maç yenilsem potaya girerim. Rijkaard, Barcelona?nın başındayken de öyle değil miydi? Rakipler Getafe?ye farklı, Barça?ya farklı motive oluyorlardı. Üstelik Anadolu kulüpleri büyüklere karşı fazla motive olunca yapacaklarını da yapamıyor. Hem farklı kaybedip, hem de kart görüyorlar.

Yılmaz Vural (Kasımpaşa Teknik Direktörü)

?Biz kendimize bakıyoruz?

Rijkaard?ın ne söylediği bizi fazla ilgilendirmiyor. Biz kendi işimize bakıyoruz. Ligin sonuna yaklaşılan bir ortamda, bu konuda polemiğe girmek istemiyoruz. Bursaspor olarak rakibin kim olduğuna değil, kendimize bakıyoruz.

ERTUĞRUL SAĞLAM(Bursaspor Teknik Direktörü)

?Ucuz bir kelime kullanmış?

Bence ucuz bir kelime kullanmış... Bizler her maça aynı ciddiyet, aynı konsantrasyonla hazırlanıyoruz... Bu onun görüşüdür, saygı duyuyorum, ama onun bu düşüncesine katılmıyorum. Öncelikle lig uzun bir maraton, her maçı tek tek değerlendirmek gerekir.
Hiç bir müsabaka oynanmadan kazanılmıyor. Kağıt üzerindeki düşünceler saha içerisinde olmuyor. Kağıt üzerinde hesaplar yapabilirsiniz, ama hesaplarınız sahaya çıkıtğınız zaman tutmayabilir. Bunun çok örnekleri var. Türkiye?de bir gerçek daha var ki, asla gözardı edilmemesi gerekir.
Maalesef ligimizde istikrar yok, bir bakıyorsunuz bir takım müthiş oynuyor, diğer hafta bakıyorsunuz, o takım gitmiş, başka bir takım gelmiş. İstikrarın olmadığı yerde elbette sürprizler olabiliyor, futbolun da doğasında bu var. Ben kişisel olarak tüm takımların diğer rakiplere nasıl hazırlanıyorsa, Bursaspor?a karşı da aynı ciddiyetle hazırlandıklarına inanıyorum.


MEHMET ÖZDİLEK (Antalyaspor Teknik Direktörü)

?Takım ayrımı da ne demek??

Bir teknik adamın böyle bir şey söyleyeceğini düşünmüyorum, söylemesini de doğru bulmuyorum. Yanlış bir tercüme, ya da yanlış bir anlama olabilir. Rijkaard öyle birisi değil... Kaldı ki biz hiç bir takım ayrımı yapmıyoruz. Bizim her takıma karşı düşüncemiz aynı. Yani kazanmak için sahaya çıkıyoruz. Doğru da budur, ne demek takım ayrımı? Her takıma aynı bakıyorum.
Ayrıca Bursaspor?u da yendiğimiz unutulmasın. Sadece biz değil, ligdeki tüm takımlar sahaya kazanmak ve puan almak için çıkarlar.

RIZA ÇALIMBAY (Eskişehirspor Teknik Direktörü)

?Her takıma karşı aynıyız?

Bu tip spekülasyonların içine girmem. Biz her takıma karşı aynı motivasyon ile hazırlanıyoruz. Rakibin adı, gücü değil, bizim neler yapabileceğimizi konuşabilirim. O anki kadromuzun gücü, sakatlıklar ve performans maça göre değişebilir. İşimize bakıyoruz.

THOMAS DOLL(G.Birliği Teknik Direktörü)

PARDON

Rijkaard artık ?şüpheli?dir!
Rijkaard ?doğru? söylemiş!..
?Rakipler Bursaspor?a karşı büyük takımlara oynadıkları gibi oynamıyorlar?.
Bu bir gerçektir ve Dünya?nın her yerinde var.
Çünkü futbolcular maçına göre tetiklenir ve bu ?tetikler? vitrin meselesi, transfer meselesi, para meselesi, şan şöhret meselesi gibi çoğunlukla kişiseldir - ki, tamamı futbol rekabetinin içindedir.
Rijkaard?ın ?söylediği? doğru...
?Söylemesi? değil!
?Dev? teknik direktörün tespiti bu kadarsa, ya zekasından şüphe edilir ya da bizim zekamızı algılamasından...
Hollandalı?nın ülkemize gelmesine ?futbol çıtamızı yükseltecek? diye sevinmiştik, o bizim çıtanın bile ?altından? geçti.

Kaynak: Milliyet
 
Reha Muhtar çok kesin bir dille Semih'in Fenerbahçe'ye karşı olan davayı kazandığını ve Galatasaray ile görüştüğünü söyledi. Bu görüşmede ciddi boyutlara ulaşmış.
Ben Semih gibi bir futbolcuyu takımımızda görmek isterim. Hele türk forvetimiz yokken.
 
Adnan Polat'ın dün akşamki röportajından aklımda kalan en önemli kısım Rijkaard ile ilgili sözleri idi.

'1 yıllık daha sözleşmemiz var ama oturup konuşacağız.Başkanlık görevinde kaldığım sürece Frank Rijkaard'ın takımın başında kalmasını istiyorum,istediğimiz altyapıyı oturtmak için Rijkaard'la yola devam etmek istiyoruz demesi benim en çok hoşuma giden nokta idi.

Sezon başından beri dile getirdiğimiz Sabır kelimesini bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Seninleyiz FR ;)
 
CİMBOM'A MÜJDE!..

Galatasaray'da 3 farklı Ankaragücü galibiyetinin sevinci yaşanırken bir iyi haber de Hakan Balta'dan geldi.

Sakatlığı geçen ve takımla çalışmalara başlayan Hakan Balta'nın Pazar günü oynanacak Trabzonspor maçında takımdaki yerini alabileceği belirtildi.

Lig Tv'nin internet sitesinin haberine göre; Teknik direktör Rijkaard'ın Hakan Balta'yı Trabzonspor karşısında ilk 11'de görevlendireceği belirtildi. Sakatlığı nedeniyle çalışmalarını tek başına sürdüren, cuma gününden itibaren takımla birlikte antrenman yapabileceği bildirilen Kewell'ın da Fenerbahçe maçına yetiştirilmesine çalışıldığı ifade edildi.

Teknik Direktör Rijkaard'ın Ankaragücü maçında oynanan futboldan ve özellikle Keita'nın performansından son derece memnun olduğu belirtilirken bu sabah yapılan antrenman sırasında Elano'yla uzun süren bir görüşme yapması da dikkatlerden kaçmadı.

Hollandalı teknik adamın Brezilyalı yıldızla yaptığı konuşmada ''Geldiğin ilk günlerde yaşadığın yabancılığı yavaş yavaş atmaya başladın. Ama bazı pozisyonlarda daha dikkatli olmalısın. benim sahada koşan, mücadele eden futbolculara ihtiyacım var. Seni sadece ofansta değil defansta da görmek istiyorum''ifadelerini kullandığı belirtildi.
 
Semih Şentürk haberi doğrudur inşallah.Türkiyenin en iyi türk forveti Semih.
Baros un olmadığı maçlarda onun boşluğunu doldurur.Genelde ise sonradan oyuna girer.Sonradan oyuna giripte Semih kadar etkili olan oyuncuda azdır zaten.
 
İçip gelen saçma sapan işler yapan, (ki orda dövmek için gidip adamı dövende ayrı bir saçma iş yapıyor) adamın biri yüzünden Fener maçında sahamızı kapamak için harika bir fırsat verildi. O adamı döven, o adamı o sarhoşluğu ile içeri alan, o kısma çıkmasına izin veren herkesin ortak çabası ile sağolsunlar Fener maçını taraftarsız oynamamız sağlanacak.
 
Arkadaşlar saha kapatma falan olmaz olamaz!

Seçim varken Türkiyedeki en önemli maç varken YEMEZ yani saha kapatma cezası.İyi o zaman biz her maçtan sonra kavga çıkaralım hatta kendimiz atlayalım saha kapansın zor biraz bu FEDERASYON(?) her maçta saha kapar.Örnek Beşiktaş derbisi ama fener maçında saha kapanmaz!Doğanın dediği gibi para cezası gelir.Buna saha kapıyorlarsa Diyarbakırın maçlara çıkmaması lazım.
 

Üst